Suudi Arabistan hükümetini eleştiren Washington Post köşe yazarı Cemal Kaşıkçı’nın vahşi biçimde öldürülmesinin üzerinden altı yıl geçti. Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI), bu korkunç cinayetle ilgili hâlâ hesap verebilirliğin sağlanamamasını şiddetle kınıyor. Veliaht Prens Muhammed bin Selman da dahil olmak üzere üst düzey Suudi yetkililerin cinayetteki rolüne ilişkin bağımsız ve tarafsız bir soruşturma yapılması çağrısını yineliyoruz. Uluslararası camiayı bu davayı önceliklendirmeye ve Kaşıkçı için tam adalet sağlanması yönünde baskı yapmaya davet ediyoruz.
Kaşıkçı, yaklaşan evliliği için gerekli bir belgeyi almak üzere 2 Ekim 2018’de İstanbul’daki Suudi Arabistan Başkonsolosluğu’na gitti. Konsolosluk binası içinde 15 kişilik bir Suudi ajan ekibi tarafından öldürüldü ve cesedi bir kemik testeresiyle parçalandı. Cesedin kalıntıları hâlâ bulunamadı.
Soruşturmalar, cinayeti Suudi rejiminin planladığını ve gerçekleştirdiğini ortaya koydu. BM Özel Raportörü Agnes Calmard’ın 2019 yılında yürüttüğü soruşturma, Kaşıkçı cinayetinin üst düzey Suudi yetkililerin kapsamlı planlaması ve koordinasyonunun sonucu gerçekleştiğini, ciddi düzeyde insan ve finansal kaynak gerektirdiğini ortaya koydu. ABD ulusal güvenlik kurumlarının yürüttüğü soruşturma da veliaht prensin “yakalama veya öldürme” operasyonunu büyük olasılıkla onayladığını tespit etti. Bu değerlendirme, prensin karar alma sürecindeki kontrolüne dayanıyordu ve yetkililerin böyle bir operasyonu yetkilendirme olmadan gerçekleştirmiş olmasının son derece düşük bir olasılık olduğunu gösteriyordu. Cinayete karışan ekip ayrıca bin Salman’ın seçkin kişisel koruma ekibinin yedi üyesini de içeriyordu.
Göstermelik karar
Uluslararası tepkiye yanıt olarak, Suudi Arabistan Kaşıkçı’nın öldürülmesiyle ilgili bir soruşturma yürüttü ve Ocak 2019’da Riyad Ceza Mahkemesi’nde isimsiz 11 kişiyi yargıladı. Eylül 2020’ye gelindiğinde, mahkeme bu kişilerden beşini ölüm cezasına ve diğer üçünü yedi ila on yıl arasında değişen hapis cezalarına çarptırdı. Ölüm cezaları daha sonra 20 yıllık hapis cezası olarak değiştirildi. Cezada yapılan bu indirim, infazı emreden üst düzey yetkililerin cezasız kalmasına imkân verdiği için göstermelik bir karar olarak kabul edildi.
Kaşıkçı’nın cinayeti, gazetecilere karşı işlenen suçlarda cezasızlığın küresel bir örneği haline geldi. Aynı zamanda devletlerin, kendi sınırlarının ötesinde dahi gazetecilere yönelik saldırılar, taciz veya cinayetler gerçekleştirerek muhalefeti veya eleştirileri bastırmaya çalışmasının bir örneği oldu.
Ayrıca, uluslararası toplumun, devletleri gazetecilerin güvenliğini sağlama ve basına yönelik saldırılar meydana geldiğinde uluslararası insan hakları hukukuna uygun olarak bağımsız ve kapsamlı soruşturmalar yürütme yükümlülüklerine uymaya zorlama konusundaki bir başarısızlık örneği olarak öne çıktı.
Krallığı hesap verebilir tutma konusundaki başarısızlık
Suudi Arabistan’ın müttefikleri de dahil olmak üzere hükümetler, Kaşıkçı cinayetinden sorumlu olanların adalete teslim edilmesini sağlamak için somut önlemler almakta başarısız oldu. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 2018’de cinayetten sorumlu olanların hesap vereceği konusunda söz vermişti, ancak 2022’de Türk yetkilileri 26 şüphelinin yargılanmasını Suudi Arabistan’a devretti. Böylece olaya karışanların cezadan kaçmaya devam etmesi daha da kolay hale geldi.
ABD hükümeti başlangıçta hesap verebilirlik için baskı yapmaya hazır göründü, ancak daha sonra geri adım attı. ABD Senatosu 2018’in sonlarında, o zamanki Başkan Trump’ın tartışmalı yorumlarına güçlü bir karşı çıkış olarak, veliaht prens Muhammed bin Salman’ı cinayetten sorumlu tutan bir kararı kabul etti.
2021’de Biden yönetimi, cinayetle ilgili olarak Suudi Arabistan vatandaşlarını hedef alan yaptırımlar ve vize yasakları açıkladı, ancak veliaht prensin kendisine yaptırım uygulamadı. Ardından 2022’de ABD Dışişleri Bakanlığı, Kaşıkçı’nın nişanlısı ve kâr amacı gütmeyen bir kuruluş tarafından aleyhine açılan bir davada veliaht prensin dokunulmazlığı olduğuna karar verdi.
IPI Savunuculuk Direktörü Amy Brouillette, “Cemal Kaşıkçı cinayetinden altı yıl sonra bu suçun sorumlularının hâlâ hesap vermemiş olması ve ABD de dahil olmak üzere birçok devletin, Kaşıkçı’nın cinayetinde adaleti sağlamakta başarısız olması son derece rahatsız edici. Bu durum sonucunda sorumlular bu korkunç suçu işledikten sonra cezasız kalabildi. Kaşıkçı’nın davası, dünyanın dört bir yanında pek çok gazetecinin karşı karşıya olduğu tehlikelerin ve bazı devletlerin eleştirel sesleri susturmak için – kendi sınırlarının ötesinde bile – neler yapabileceğinin çarpıcı bir hatırlatıcısıdır” dedi.