IPI, 2013 Gezi Parkı protestoları sırasında biber gazının kafasına isabet etmesi ile hayatını yitiren 15 yaşındaki Berkin Elvan’ın ölümü üzerine açılan soruşturmaya ilişkin haber yapmaları sebebiyle yargılanan eski Cumhuriyet muhabirleri Canan Coşkun ve Ali Açar ile BirGün muhabiri Can Uğur’un davasının görüldüğü ilk duruşmaya katıldı.

IPI Temsilcisi Renan Akyavaş, 17 Eylül’de Çağlayan Adliyesi’nde hazır bulunan iki gazeteci Canan Coşkun ve Can Uğur’un ifadelerini vermek üzere mahkemeye çıktığı ve fiilen görülen ilk duruşmayı izledi. 9 Nisan’da görülmesi gereken ilk duruşma, COVID-19 salgını sırasında tüm adli işlemlerin askıya alınması nedeniyle ertelenmişti.

Gazeteciler, cinayet soruşturmasında şüpheli olan polis memurunun kimliğini ifşa etmek ile suçlanıyor. Terörle Mücadele Kanunun 6. Maddesine göre “terörle mücadele operasyonlarına katılan kamu görevlilerini hedef almak” suçundan bir ila üç yıl hapisle yargılanıyor.

09:50’de başlaması planlanan duruşma, 20 dakikalık gecikmenin ardından 10:15’te başladı. 

Sanıklar Uğur ve Coşkun önce kimliklerini ve mevcut ikametgahları ve meslekleri gibi kişisel bilgileri teyit etmek için kürsüye çağrıldı. Her iki sanık da son soruya gazeteci oldukları cevabını verdi. Üç genç yargıçtan oluşan mahkeme heyeti, sanıkların haklarını ve aleyhindeki suçlamaları yüksek sesle okudu ve savunma beyanını verip vermeyeceklerini sordu. 

2016 yılında açılan soruşturmanın konusu olan haberler; Cumhuriyet gazetesinde “Berkin Elvan’ı kafasından vurduğu iddia edilen polis memuru görev yerini hatırlamadı”, ve Birgün’de “Berkin soruşturmasına ilişkin gizlilik kararı gerekçesi: Polis memurunun itibarı zedelenecek” başlıkları ile yayımlandı.

İlk önce BirGün muhabiri Uğur, savunma yapmak için kürsüye çağrıldı. Uğur, haberin yalnızca gazetecilik amacıyla yapıldığının ve evrensel habercilik ilkelerine uygun olduğunun altını çizdi ve kamuoyunu bilgilendirmeyi hedeflediğini söyledi. İnternette yayımlanan haber, polis memurunun kimliğini ifşa etmekle suçlanıyor. Ancak, aslen basılı nüshada çıkan haberde bulunan fotoğrafın buğulu olması ve haberin yazarının aslında Can Uğur olmamasına rağmen, mahkemenin duruşmada delil olarak sunduğu basılı nüshada yer alan makale suçlamaların odağında bulundu.

Uğur, polisin şüpheli olarak dosyada bulunması ve bu bilginin kamuya açık olmasına rağmen adının tam olarak haberde kullanılmadığının, soyadının kanuna uygun bir şekilde kodlanarak haberde kullanıldığını belirtti.

Uğur, “Makale, avukatların hukuki görüşlerine dayanılarak hazırlandı ve bu nedenle soruşturmanın gizliliğini ihlal etmiyor,” dedi. Davanın herhangi somut bir delilden yoksun olmasının altını çizerek, “Suç konusu olan bu makalenin tamamı, aslında soruşturmanın kendisiyle ilgili gizlilik kararını haberleştiriyor,” diye devam etti.

Daha sonra eski Cumhuriyet muhabiri Coşkun, yaklaşık üç yıldır polisin kimliğinin tespit edilemediğini belirterek savunmasına başladı. Kimlik tespitinden sonra, bu bilgi Elvan ailesinin avukatları tarafından bir basın toplantısıyla açıklandı. Coşkun, “Bu soruşturmayı 2013 yılından beri düzenli olarak takip ediyor ve haberleştiriyoruz, bu nedenle bu rapor yıllardır yaptığımız çalışmaların bir parçası olarak sadece fikri takiptir,” dedi. “İddianame dosyasına zaten erişmiştim. Şüphelinin adını öğrendikten sonra, dosyayı derinlemesine araştırdım ve şüphelinin ifadelerini çıkardım. Bunu sadece kamu yararına olduğu için raporladım.”

Mahkeme, üçüncü sanık Ali Açar ile ismi belirtilmeyen bir tanığın duruşmada hazır bulunmadığını kaydetti. Mahkeme, ara kararında, İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nden şüpheli polis memurunun çalışmakta olduğu şubeyi belirten bir belge talep etti. Üçüncü sanığı dinlemek üzere duruşmayı 10 Kasım 2020 11:45’e erteledi. Heyet başkanı ayrıca savunma avukatlarına ve sanıklara 10 Kasım’daki duruşmanın yüksek ihtimalle son duruşma olacağını da belirtti.