Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) bugün, Mart sonunda çıkan mahkeme kararının ardından 2007’de öldürülen Türkiyeli Ermeni gazeteci Hrant Dink’in cinayetindeki cezasızlığın sürdüğüne dair endişelerini dile getirdi.

İstanbul’daki ilk derece mahkemesi, 26 Mart 2021’de Dink’in öldürülmesinden yaklaşık 14 yıl sonra cinayetle ilgili yargılanan ve çoğu kamu görevlisinden oluşan 76 sanığın yer aldığı davada kararını açıkladı. Bu dava, Dink cinayetiyle ilgili görülen üçüncü davaydı. Yerel haberlerde sanıklardan 27’sinin çeşitli hapis cezalarına çarptırıldığı, 33’ünün ise beraat ettiği belirtildi. Kalan dosyalar da ya düşürüldü ya da ana dosyadan ayrıldı.

Ancak yerel mahkemenin bu kararı cinayetle ilişkili cezasızlık endişelerini ortadan kaldırmadı. Kararın açıklanmasının ardından, hem Dink’in ailesi hem de davayı takip eden sivil toplum grupları, yetkililere cevapsız soru kalmayıncaya kadar soruşturmanın derinleştirilmesi ve gerekli önlemlerin alınması çağrılarını yinelediler.

Dink, 19 Ocak 2007’de, kurduğu Ermenice yayın yapan Agos gazetesinin İstanbul ofisinin önünde güpegündüz vurulmuştu. Tetikçi Ogün Samast ve cinayete müdahil oldukları tespit edilen kişiler, önceki yıllarda görülen ayrı duruşmalarda çeşitli hapis cezalarına çarptırılmıştı.

Eksik kalmış adalet

76 sanıklı davanın son duruşmasında, cinayetin işlendiği dönem İstanbul Jandarma İstihbarat komutanı olan Muharrem Demirkale “kasten öldürmek” ve “anayasal düzeni ihlal” suçlarından, istihbarat memuru Yavuz Karaya “kasten öldürmeye yardım” ve “cebir ve şiddet kullanarak anayasanın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek” suçlarından müebbet hapis cezalarına çarptırıldı. İstanbul Emniyet Müdürlüğü polis istihbarat eski şefi Ali Fuat Yılmazer ve Trabzon Emniyet Müdürlüğü polis istihbarat eski şefi Ramazan Akyürek de tasarlayarak kasten öldürmek suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı.

Diğer 23 kişiye de çeşitli cezalar verildi.

Ceza alanlar arasında FOX TV’nin eski genel yayın yönetmeni Ercan Gün de bulunuyor. Gün, Samast’ın polis memurları ile olan pozlarını yayınladığı sebebiyle “silahlı terör örgütüne üye olmak” suçlamasıyla 10 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Mahkeme, Gün’ün Gülen cemaatine yardım etmek amacıyla fotoğrafları yaydığını iddia etti. Ancak, Dink davasındaki mevcut daha büyük sorunların yanı sıra, yayımlanan haber ve fotoğraflara dayandırılarak Gün’e verilen bu ceza, altı çizilmesi gereken açık bir basın özgürlüğü ihlali niteliğindedir.

Davadaki iki üst düzey yetkilinin dosyaları – eski İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah ve eski Trabzon Emniyet Müdürü Reşat Altay – zaman aşımı nedeniyle düşürüldü.

Adalet halen yok

Dink’in ailesi ve basın özgürlüğü savunucularının genel kanısı, adaletin tam olarak yerini bulmadığı yönünde. Aile sadece yıllar süren duruşmanın sürecine işaret etmekle kalmıyor, aynı zamanda sorumluların hepsinden hesap sorulmadığını ve bu sembolik davada sürdürülen süreç üzerinden Türk yargısına ciddi leke sürdüğünü söylüyor.

Türkiye ilgili makam ve birimlerinin cinayet hakkında hızlı ve kapsamlı bir soruşturma yapmaması da cinayete olası devlet müdahalesi ile ilgili soruları gündeme getirmişti.

Benzer şekilde, devletin Dink’i koruma yükümlülüğündeki eksiklik ve hatalarının üstüne gitmek yerine, bazı sanıkların Gülen hareketiyle bağlantılı oldukları iddiasıyla yöneltilen suçların değiştirilmesi dosyanın arka planda siyasi bir güç oyununa mı kurban olduğu sorularına neden oldu. Ayrıca mahkeme kararında da görüldüğü gibi, cinayetten sorumlu olduğuna inanılan bazı kişi ve grupların bir kısmı ya hiç kovuşturulmadı ya da suçlamaları düşürüldü. Örneğin Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) yetkilileri bu soruşturma ve yargılamanın tamamen dışında bırakıldı. Yakın zamanda Dink ailesi, bazı MİT üyelerinin cinayetle ilgilerine yönelik yeterli araştırma yapılmamasından dolayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvurmuştu.

IPI, 14 yıldır Dink cinayeti için adalet arayan “Hrant’ın Arkadaşları” adlı sivil toplum grubunun temsilcisi Bülent Aydın ile görüştü.

Aydın, “2016 yılında başlayan ve cinayetle ilgili kamu görevlilerinin bir kısmının yargılandığı davanın 131. duruşmasında, 26 Mart 2021 günü verilen karar, cinayetin arkasındaki gerçeği tüm yönleriyle açığa çıkartamadı,” dedi. “14 yıldır devam eden yargılamalarda bu cinayet, öncesi ve sonrasıyla Hrant Dink’i hedef haline getirenleri, cinayete göz yumanları ve sonra da üstünü örtmeye çalışanları yani tüm ortaklarını kapsayacak şekilde ele alınmadı. 2004 yılından itibaren tehdit ve saldırılara hedef olan Hrant Dink’i korumak için adım atmayanlar, bir yıl önceden emniyet ve istihbarat birimlerince bilgi sahibi olunan cinayete hazırlanan çeteye operasyon yapmayanlar cezalandırılmadı. Müdahil avukatların soruşturmayı derinleştirme yönündeki talepleri karşılanmadı.”

Aydın ayrıca süreçte asli sorumluluğu olan bazı sanıkların cezalandırılmadığı veya haklarındaki suçlamaların zaman aşımı gerekçesiyle düşürüldüğünün de altını çizdi.

Dink ailesinin mahkeme kararına 1 Nisan’da itiraz ederek temyiz sürecini başlattıklarını belirten Aydın, “Hrant’ın Arkadaşları olarak adalet talebimizi önümüzdeki aşamalarda da dile getirmeye devam edeceğiz,” dedi.

Kararın hemen öncesinde IPI, yargılama sürecinin niteliği ve yeterliliği konusundaki endişelerini dile getirmiş ve yetkilileri cezasızlık döngüsünü kırmaya çağırmıştı.

IPI Türkiye Program Koordinatörü Renan Akyavaş, “Hrant Dink’in öldürülmesinin üzerinden 14 yıl geçmesine rağmenyetkililer cinayetin ardındaki tüm sorumlulardan hesap sormakta başarısızlık gösterdi,” dedi. “Dink cinayetiyle ilgili tüm sorular cevaplanana kadar dava tamamlanmış sayılamaz. Türk yetkililerin ve Türk yargısının gazeteci cinayetlerine karşı cezasızlık döngüsünü kırma yönündeki gerçek iradesi, ancak tüm şüphelilerin – bağlı oldukları kurum veya statüleri ne olursa olsun – bağımsız savcılar ve yargıçlar tarafından kapsamlı ve eksiksiz bir şekilde soruşturulmasıyla kanıtlanabilir.”