Bağımsız gazeteci, editör ve medya yöneticilerinin bir araya gelerek kurduğu Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI), 14 Aralık 2018’de Resmi Gazete’de yayınlanan yeni Basın Kartı Yönetmeliği hakkında büyük endişe duyuyor. Yönetmelik, Türkiye’deki bağımsız gazeteciliğin kısıtlanmasında yeni bir yol olarak da görülebilir.
Sarı basın kartı olarak da bilinen ve Basın Enformasyon Genel Müdürlüğü’nün Temmuz 2018’de kapatılmasının ardından Cumhurbaşkanlığı’na bağlı İletişim Başkanlığı tarafından verilmeye başlanan basın kartlarıyla ilgili yönetmelik 14 Aralık Cuma günü Resmi Gazete’de yayınlandı. Hem yerel hem uluslararası basın örgütleri yönetmelikte yer alan ve özellikle basın kartının verilmesi ve iptaline ilişkin değişiklikler üzerine endişelerini dile getirdi. Sarı basın kartları, basın üyelerinin hükümet basın toplantı ve konferanslarına erişimini sağlıyor.
IPI, söz konusu yönetmelikteki değişikliklerin basın kartlarının iptal edilmesinin önünü açacağı konusunda son derece endişeli. Yönetmelik, gazetecilerin kasten işlenen suçlardan hüküm giymeleri durumunda basın kartı alabilmeleri için gerekli şartları sağlayamacaklarını belirtiyor. Yüzlerce gazeteci ise bir çoğu terör suçlamalarına dayanmak üzere halen devam eden cezai soruşturmalara tabi.
Basın kartı verilecek kişilerde aranan şartları düzenleyen yönetmeliğin 6. maddesi, gazetecinin terör amacı ie işlenen suçlardan hüküm giymemiş olması gerektiğini belirtirken, basın kartının iptal edileceği koşulların düzenlendiği 29. ve 30. maddeler ise bu suçlardan hüküm giymiş gazetecilerin basın kartı hakkından mahrum olduğunu ve bir daha basın kartı verilmeyeceğini vurguluyor.
Madde 29’a yeni eklenen (h) bendi ise, gazetecilerin “milli güvenlik ya da kamu düzenine aykırı davranışlarda bulunması veya bu tür davranışları alışkanlık etmesi” halinde basın kartından men edilecekleri ifadesine ilk kez yer veriyor. Ancak, yönetmelik “bu tür davranışlar” ile ifade edilenin ne olabileceği konusuna hiç bir açıklık getirmezken, bahsedilen ‘gazeteci davranışlarındaki’ belirsizlik tamamen otoritelerin yorumuna bırakılmış görünüyor.
Geçtiğimiz bir kaç senede gazeteciler terörle mücadele kanunun ölçüsüz kullanımı sonucu sayısız cezai soruşturma ve davaya konu olmuş durumda. IPI verilerine göre, bugün en az 159 gazeteci ve medya çalışanı tutuklu, daha birçoğu da tutuksuz olmak üzere terörden vatana ihanete kadar uzanan suçlamalarla yargılanıyor. Yaklaşık 180 medya kuruluşu ise 2016’nın Temmuz ayında gerçekleşen darbe girişiminden bu yana Olağanüstü Hal sürecindeki kararlarla kapatılmış bulunuyor.
IPI’ın Dava Takvimi’ne göre, gazeteci davalarının yarısından fazlası “terör örgütü üyeliği” ve/veya “basın yoluyla terör propagandası yapma” suçlamalarıyla açıldı.
Yerel gazeteci meslek örgütleri, değişen yönetmeliğin bağımsız basını bastırmak amaçlı kullanılmak üzere hükümetin elini daha da güçlendirdiğini savunuyor.
Konu hakkında IPI’a konuşan ve “İktidar lehine esnetilen yasa maddeleriyle mahkûm edilen gazetecilerin basın kartlarını iptal etmeyi hedefliyorlar. Bu yeni yönetmelik, basın kartının artık sadece iktidara yakın gazetecilere verileceğinin ilânıdır,” diyen Türkiye Gazeteciler Sendikası Genel Sekreteri Mustafa Kuleli:
“Saray geri adım atmazsa basın kartını Sendika olarak biz vereceğiz,” diye ekledi.
IPI, Basın Kanunu’nda yönetmeliklerle yapılan her türlü olumsuz değişimi kınarken, hükümetin serbest çalışan gazetecileri ve diğer bağımsız medya kuruluşlarını susturma çabalarının bir son bulması gerektiğinin altını çiziyor.
IPI Savunu Koordinatörü Ravi P. Prasad, yeni basın kartı yönetmeliğinin devletin eleştirel medyayı susturmak için kullandığı orantısız gücün bir diğer işareti olduğunu vurguluyor.
Prasad, “IPI, yeni yönetmeliği hükümetin çizgisinde yazmaya boyun eğmeyen ve cesurca haber yapmaya devam eden gazetecileri açıkça hedef alan, ve göz korkutma adına atılan bir diğer adım olarak görüyor,” dedi ve ekledi:
“Hiç bir korkutma ve bunaltma girişimi eleştirel sesi ve bağımsız haberi susturmaya yetmeyecektir.”
Basın kartı yönetmeliği, yerel meslek örgütleri ile karşılıklı görüş alışverişinde bulunularak tekrar gözden geçirilmeli ve özgür basının işlemesi için gerekli hukuki alan sağlanmalıdır.