Türkiye’deki gazeteciler, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nde, halkı bilgilendirmek olan demokrasideki hayati rollerini sürdürmek ve haklarını koruyabilmek için mücadelelerinin bir kez daha altını çiziyor.

Saygın gazeteci, editör ve medya yöneticilerinin oluşturduğu global bir iletişim ağı olan Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) ise bu günün anlam ve önemini, Türkiye’deki gazetecilerle dayanışma içinde olduğunu bir kez daha belirtmek ve yetkililerin mesleki taciz ve yargılamalara bir son vermesi için çağrıda bulunarak vurgulamak istiyor.

Yalnızca son bir kaç yılda, 2016 darbe girişiminin ardından gelen medyadaki kapatılmalarla 3000’in üzerinde gazeteci işini kaybetti. O günden bu yana, yüzlerce gazeteci işlerini yaptıkları gerekçesiyle tutuklandı, yargılandı ve terör suçlamalarıyla cezalandırıldı.

Son dört sene içerisinde ilk kez Türkiye’deki tutuklu gazeteci sayısı en düşük seviyede yer alırken, bu durumun olumlu bir gelişme olarak görülmesi mümkün değil. Aksine, bu durum, tutuklanmanın gazetecilerin günlük hayatlarında normalleşen bir mesleki risk haline dönüştüğünü gösteriyor.

Çalışan gazetecilerin hakları bugün de büyük suistimal altında. Bunun son dönemdeki örneği, 2019 Kasım ayında 45 gazetecinin hiçbir ihbar verilmeden bir zamanlar ülkenin en büyük gazetesi ünvanını taşıyan Hürriyet’ten çıkarılmaları oldu. Hürriyet’in, hükümet yanlısı Demirören medya grubuna satılmasından sonra haklarını koruyabilmek için sendikalaşmaya giden gazetecilerin hepsi tazminat verilmeden kovuldu, ancak mesleki mücadelelerine devam ediyorlar.

Bunun yanı sıra, Ağustos 2019’da tekrar toplanan ve Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’na bağlanan basın kartı komisyonu ise gazetecilerin bilgiye erişimini tamamen gözetim ve kontrol altına almış durumda. Bağımsız gazetecilik meslek örgütlerinden hiç bir temsilci bulunmayan komisyonda, gazetecilere verilen basın kartlarının dağıtımında son derece yanlı ve baskıcı bir politika izleniyor. Cumhurbaşkan yardımcısı Fuat Oktay’ın açıklamasına göre, 2016’dan bu yana 2397 basın kartı iptal edildi.

Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’na (RTÜK), Ağustos 2019’da yürürlüğe giren düzenlemelerle online platformlardaki yayınları da denetim yetkisi verilerek, Türkiye’de özgür basının varlığını sürdürebildiği son mecra olan internet yayıncılığı da büyük tehdit altına girdi.

Gazeteciliğin meslek olarak yeniden inşası için atılması gereken pek çok adım bulunurken, bunlardan en önemli ve acil olanı, yetkililerinin hükümetin siyasi çıkarlarına hizmet etmeyen medya kuruluşları ve gazetecilere uyguladığı düzenli yargısal ve maddi tacizin derhal son bulması.

Bu süreçte, Uluslararası Basın Enstitüsü olarak #FreeTurkeyJournalists kampanyamızın da yardımıyla, Türkiye’de gazetecilerin haklarını savunmaya devam edeceğimizin teminatını veriyoruz. Kampanyamız hakkında daha fazla bilgi için: https://freeturkeyjournalists.ipi.media/