Read in English

Mezopotomya Ajansı muhabiri Seda (Seher) Taşkın, Doğu Anadolu’dan yaptığı haberler sebebiyle altı ayı aşkın bir süredir cezaevinde tutuklu bulunuyor. Tutuklu yargılanan Taşkın, 2 Temmuz 2018’de yazdığı makale ve haberler delil gösterilerek açılan davanın ikinci duruşmasına çıktı.

Taşkın, 23 Ocak 2018’de Ankara’daki evine yapılan polis baskınında “terör örgütü üyeliği” ve “terör propagandası yapma” suçlamalarıyla tutuklandı. Daha önce 20 Aralık’ta haber yapmak için gittiği Muş’ta gözaltına alınan Taşkın, kısa süreli göz altında tutulmuş, ifadesi alındıktan sonra ise serbest bırakılmıştı. Savcının, serbest bırakılmasına itirazından sonra Taşkın Ocak’taki polis baskınında tekrar tutuklanarak, halen tutulduğu Ankara Sincan Cezaevi’ne gönderildi. Taşkın’a karşı açılan dava ise Muş 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülüyor.

Taşkın’ın tutuklanmasından iki ay sonra hazırlanan iddianamede ilgi çeken bir ayrıntı yer alıyor. İddianamede, soruşturmanın başlatılmasına sebep olarak isimsiz atılan bir e-posta gösterilerek, e-postanın içeriği ise şu şekilde yer alıyor;

“İHBAR – 20/12/2017 tarihinde saat 16:40 sıralarında ismini vermek istemeyen bir şahsın ‘Seher Taşkın isimli KCK’lı şahıs teröristlerle alakalı propaganda videosu çekiyor gençleri örgütlüyor lütfen ilgilenin bu şahısla kimliğimin açıklanmasını istemiyorum can güvenliğim için’şeklinde ihbarda bulunması üzerine olay ile ilgili soruşturma işlemlerine başlanıldığı, […]”

Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI), Taşkın’ın avukatı Gulan Çağın Kaleli ile Temmuz’daki duruşma öncesi konuştu. Taşkın’ın davasından başından beri tutarsızlıklar olduğunu belirten Kaleli, dosyada en dikkat çekici unsurun isimsiz gönderilen ihbar mailinin dosyadaki IP adres uzantısının Emniyet Genel Müdürlüğü’ne ait ‘egm.gov.tr’ adresiyle bitmesi olduğunu söyledi.

“…Mail ‘egm.gov.tr’ uzantılı bir hesaptan 155 hesabına atılmış bir maildi. Bu da bize bu mailin polis tarafından atılmış bir mail olduğunu gösteriyordu. Dolayısıyla başından beri savunmamızda da söylediğimiz gibi, bu dosya terörle mücadele şubesinin hazırlamış olduğu bir dosyadır […] İhbarı yapanın kimliğinin tespiti talebinde bulunduk ancak mahkeme bu talebimizi reddetti, dosyanın en önemli delili olmasına rağmen.”

Kaleli, ayrıca Taşkın’ın tutuklandığı günün zaman çizelgesine de dikkat çekti;

“Muş görece büyük bir ildir. İhbarın atıldığı saat ile Seda’nın yakalanma saati arasında sadece 20 dakika var. 20 dakika içerisinde bu ihbarı alıyorlar, değerlendiriyorlar ve hemen Seda’nın hangi sokakta, hangi kafede olduğunu derhal tespit edip, gözaltına alıyorlar.”

İddianamede yer alan deliller tamamen Taşkın’ın yazdığı makaleler, bu makaleleri paylaştığı sosyal medya paylaşımları, telefon görüşmeleri, mesajlar ve çatışmada öldürülmüş bir teröristin ağabeyiyle yaptığı röportajdan ve bilgisayarındaki dosyalardan oluşmakta.

İddianamenin son sayfası, “örgüt içi motivasyon sağlamayı amaçlayan video ve röportajlar yaptığı, örgüt ideolojisine ve hiyerarşisine bağlı tipik bir örgüt üyesi olarak hareketi ettiği,” ifadeleriyle son buluyor.

Avukat Kaleli, soruşturma başlatıldığında kendilerine Taşkın’ın yalnızca “terör örgütü propagandası” yapmak ile suçlandığının iletildiğini söylüyor. Ve devam ediyor,

“Seda’nın iddianamesi 2 ay sonra hazırlandığında iddianamede TCK 314/2, yani örgüt üyeliği ve propaganda suçlamasını gördük. Dosyada propagandaya dair delil bile yokken, nasıl oluyor da iddia makamı bir de üyelik isnadıyla bu iddianameyi hazırlıyor. Dosyadaki tüm delilleri ve örgüt üyeliği şartlarını tartıştık, dosyada bu suçlamaların hiçbirine dair Seda’nın tutuklanmasına sebep olacak hiçbir delil yoktu.”

IPI Türkiye Savunu Koordinatörü Caroline Stockford, Taşkın’ın tutuklanmasındaki tutarsızlıklara dikkat çekerek, yetkililere Taşkın’ın tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakmaya çağırıyor.

“Seda Taşkın’ın tutuklanması ve devamındaki koşullar, ve ihbar mailinin güvenlik güçlerine ait uzantılı bir adresten gelmesi endişe verici. 2 Temmuz’daki duruşmadan sonra tutukluluğa devam kararı verilmesi üzerine de hayal kırıklığı içindeyiz.” Stockford şu sözlerle devam etti; “Tutuklu yargılamanın yaygın kullanımına bir son verilmesini talep ediyoruz. Yurtdışı çıkış yasakları firar riskini gözardı eder ancak halihazırda yayınlanmış makalelerin delil olarak gösterildiği bir dosyada, delil değiştirme ve karartma riski düşünülemez. Aynı zamanda, gazeteci davalarının, gazetecilerin tutuklu bulunduğu illerden kilometrelerce uzaktaki mahkemelere verilmesinin de sona ermesini talep ediyoruz. Bu tarz uygulamalar, sanıkların adli desteğe erişimini zorlaştırarak, sevdiklerinin ziyaret etmelerini de engelliyor.”

Mahkeme Taşkın’ın bir sonraki duruşmasını 12 Eylül’e erteledi. Diğer bir çok tutuklu gazeteci gibi, Taşkın da duruşmaya hapishanedeki hücresinden SEGBİS video-konferans bağlantısıyla katılacak. Avukat Kaleli, SEGBİS uygulamasının sanığın duruşmaya şahsen katılma hakkını elinden aldığını söylüyor.

Tüm bu zorluklara rağmen, hem Taşkın hem de avukatları olumlu bir gelişme adına umutlu. Kaleli, bu tutuklamanın Taşkın’ın kendisinden çok çalıştığı kuruma bağlı bir tutuklama olduğunu belirtiyor.

Kaleli, “Seda’nın tutuklanması ve tüm bu dava, bağımsız ve muhalif basının susturulmasına yönelik bir adımdır,” dedi.