Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI), 20 Ocak 2025 sabahı erken saatlerde Bolu’da meydana gelen ve en az 79 kişinin ölümüne neden olan otel yangını sonrasında yetkililerin medyaya yönelik kısıtlamalarını şiddetle kınıyor. Yangın faciasının ertesi günü Türkiye’nin yayın düzenleyicisi RTÜK, medyanın trajediyi haberleştirmesini önemli ölçüde kısıtlayan kapsamlı direktifler yayımladı. Bu tür durumlarda medya kuruluşlarının özgürce haber yapabilmesi, geniş kamuoyunun ve felaketlerden doğrudan etkilenenlerin zamanında bilgilendirilmesi açısından hayati önem taşır.
İlk açıklama, Türkiye’nin ulusal yayın düzenleyicisi RTÜK’ün başkanı Ebubekir Şahin’den geldi. Şahin, medya kuruluşlarına yalnızca resmi kaynaklardan gelen bilgileri paylaşmaları talimatını verdi. Bolu Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talebi üzerine, Bolu 2. Sulh Ceza Mahkemesi felaketle ilgili yayın yasağı kararı aldı. Yetkililer, delillerin henüz tam olarak toplanmadığını ve medyada yanlış bilgilerin yayıldığını gerekçe göstererek, yasağın “kamu düzeni ve güvenliğinin korunması, yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması” için gerekli olduğunu öne sürdü. Ayrıca RTÜK, gazetecilere yönelik WhatsApp grupları üzerinden bu kısıtlamaları detaylandıran bir basın açıklaması da paylaştı.
Yayın yasağı ile birlikte gelen kısıtlamalar şu şekildeydi:
- Olay yerinden bağımsız haber yapılması
- Kayıp yakınları ve görgü tanıklarıyla röportaj yapılması
- Uzman analizi ve yorumu
- Otelin içinden görüntüler yayınlanması
- Resmi kaynaklar dışında herhangi bir bilginin paylaşılması
Yetkililer bu önlemlerin, dezenformasyonu önlemek ve devam eden soruşturmanın bütünlüğünü korumak için gerekli olduğunu öne sürdü. Fakat bu kısıtlamalar, medyanın yaşananları kamu yararına ve bağımsız bir şekilde haberleştirmesini engelledi. Bu durum, özellikle yüksek can kaybına yol açmış olabilecek güvenlik ihlalleri düşünüldüğünde endişe vericidir.
Yayın yasağı, ertesi gün aynı mahkeme tarafından kaldırıldı. Bu süre zarfında, medya kuruluşları yasak nedeniyle olayla ilgili haber yapamadı. Dikkat çeken bir örnekte, olay yerindeki bir muhabir, yangının olası nedenleri sorulduğunda, kısıtlamalar gereği “Bu konuda resmi bir açıklama yapılmadığı için yanıt veremiyorum” şeklinde cevap verdi.
Krizlerden sonra rutin haline gelen yayın yasakları ve kısıtlamalar
RTÜK, bağımsız yayıncılara sürekli olarak yayın durdurma ve para cezaları vererek Türkiye hükümeti için bir sansür mekanizması işlevi görüyor. Benzer bir örnekte, 6 Şubat 2023’te Türkiye’nin güneydoğusunda meydana gelen yıkıcı deprem sonrasında, RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin, gazetecileri ve yayıncıları “deprem bölgesindeki arama kurtarma çalışmalarına zarar veren ve panik ve dezenformasyona neden olan bilgileri paylaşmama” konusunda uyarmıştı.
Şahin bu kısıtlamaları, “Kötü niyetli manipülatif yayın yapan kuruluşları görmezden gelmemiz mümkün değil” diyerek haklı göstermeye çalışmış ve bazı haberlerin deprem bölgesindeki operasyonları engellediğini öne sürmüştü.
RTÜK daha önce de yaşanan felaketlerde medyanın haber yapma özgürlüğünü kısıtlamıştı. 2021’deki orman yangınlarıyla ilgili haberlerinden dolayı yayıncılara para cezası vermişti. Bu medya kısıtlama örüntüsü, özellikle kamu güvenliğini ilgilendiren konularda ve kriz dönemlerinde, medya özgürlüğü ve halkın bilgi alma hakkı konusunda ciddi endişeler uyandırıyor. Dezenformasyonla mücadele ederken sağlıklı bir şekilde bilgi akışını sağlamak, kamu güvenini, bilgiye dayalı tartışmayı ve hesap verebilirliği teşvik etmek için hayati önem taşıyor.
IPI Direktörü Scott Griffen, yaşanan felaketle ilgili “IPI küresel ağı olarak, yıkıcı sonuçları hala süren bu trajik yangının mağdurlarıyla dayanışma içindeyiz. Bu gerçekten yürek burkan bir felaket. Ayrıca, bu kayıp ve yıkımı haberleştirmek için çaba gösteren tüm gazetecilerle dayanışma içindeyiz” dedi.
Türkiye’deki yetkililerden, tüm gazetecilerin ve medya kuruluşlarının bu tür felaketlerin sonuçlarını müdahale olmaksızın belgeleyebilmeleri için gerekli ortamı sağlamalarını talep ediyoruz. Gazetecilerin üstlendiği ve doğrudan kamu yararına hizmet eden kritik bir rol olan habercilik kısıtlanmamalı, bu tür felaketler meşru tartışmaları sınırlamak için bir araç olarak kullanılmamalı ve kamusal tartışmanın gelişebileceği bir medya ortamı yaratılmalıdır.