Türkiye haber medyasında yapıcı yaklaşıma 2000’li yılların başlarından itibaren Türkiye ve Kuzey Kıbrıs’ta uygulanmaya başlanan “barış gazeteciliği” ile rastlıyoruz. Sevgül Uludağ ve Tony Angostiniadis, barış gazeteciliği anlayışının gelişmesinde rol oynayan gazeteciler olarak öne çıkarken günümüzde ise barış odaklı hak haberciliğini benimseyen bianet, barış gazeteciliğinin getirdiği değerlere bağlı haberler üretiyor.
Barış gazeteciliği kavramı ilk kez, toplumları bir araya getiren ve ayıran süreçleri araştıran Oslo Uluslararası Barış Enstitüsü’nün kurucusu Johan Galtung tarafından öne sürüldü. Çatışma ve savaş gibi olayları dengeli bir şekilde haberleştirmeyi hedefleyen bu gazetecilik yaklaşımı, daha çok ana akım haber medyasında yer alan ve çatışma yaratmak üzerine kurulan anlatılara karşı bir eleştiri sunuyor. Galtung’a göre barış sadece çatışmanın yokluğu değil, aynı zamanda bir toplumda çatışmayı başlatabilecek haksızlıkların en aza indirilmesi anlamına geliyor.
Ortaya çıkışından bir süre sonra ana akım medya platformlarının da gündeminde yer almaya başlayan barış gazeteciliğinin, Türkiye haber medyasında uygulanma serüvenini ise bianet’in eğitim danışmanı Prof. Dr. Sevda Alankuş şöyle aktarıyor:
“Kısa bir süre Doğan Yayın Holding’in yazılı basın yayın ilkeleri arasında da kendisine yer bulan barış gazeteciliği, Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici’nin 1 Ağustos 2010 tarihli köşe yazısında “Şimdi barış gazeteciliğinin zamanı” başlığını atabilmesine imkân vermişti.”
Alankuş, geçmiş yıllarda bir ana akım yayın kuruluşu olan Doğan Yayın Holding’in barış gazeteciliğini yayın ilkeleri arasına almasını ilerici bir adım olarak değerlendirirken bu adımın kalıcı bir gazetecilik yaklaşımına dönüşemediğini hatırlatıyor. Alankuş, barış gazeteciliğinin popüler olduğu bu dönemin ardından gazetecilikte bu yaklaşımı benimseyen bianet gibi alternatif haber kuruluşlarının ve birkaç akademisyenin kaldığını aktarıyor.
Barış gazeteciliğinin bir zamanlar ana akım medyaya dahi ulaşan popülerliğini hükümetin çözüm süreci kapsamında geliştirdiği barış politikasına bağlayan Alankuş, devletin politikasının değişmesiyle haber medyasının eski haline dönmekte gecikmediğini, hatta eski haline kıyasla daha da geriye giderek çatışma ve savaşı provoke eden bir yaklaşım benimsediğini belirtiyor.
“Kan varsa haber vardır”
Alankuş, haber değerinin yalnızca çatışmaya atfedilmesi ve haberlerin bir tarafın haklılığı üzerine kurgulanmasının savaş tehdidini olağanlaştırdığını dile getiriyor.
“Genel geçer medyanın ‘iyi habercilik’ anlayışına göre gündelik hayatta kırılma yaratan olaylar haber değeri taşır. Peki bu yanlış mıdır? Hayır elbette. Ancak haber değeri yalnızca çatışmaya yol açan konular etrafında şekillenirse savaş tehdidi olağanlaştırılmış olur.”
Barış gazeteciliğinde haber kaynağı seçimi önemli!
Barış gazeteciliğinde haber kaynağı seçiminin önemine de dikkat çeken Alankuş, ana akım medyada yer alan çatışma konulu, askeri ve resmi otorite kaynaklı haberlerin barışa şans bırakmayan propaganda haberciliği olduğunu belirtiyor. Alankuş, savaş konulu haberlerde, haber kaynakları askeri yetkililer yerine savaştan etkilenen gruplar (kadınlar, çocuklar ve engelliler) olduğunda haberciliğin barış gazeteciliğine biraz daha yaklaşacağını ifade ediyor.
Güney ve Kuzey Kıbrıs’ta 2000’li yıllarda barış gazeteciliğini benimseyen çok önemli habercilik örneklerine imza atıldığını hatırlatan Alakuş, bu haberlerin zamanının en iyi barış gazeteciliği örnekleri olduğunu belirtiyor:
“Gazeteci Sevgül Uludağ, Türk ve Rum kısmı olarak iki ayrı ülkeye bölünen Kıbrıs’ta iki tarafın kayıplarının izine düşerek toplu mezarların ortaya çıkmasını sağlarken bunu iki tarafta da oluşabilecek kin ve nefret duygularının ortaya çıkmasına izin vermeden yapabildi. Kıbrıslı Rum gazeteci Tony Angostiniadis ise savaş sırasında Kıbrıs’ta Britanya sömürge yönetiminin sonlanması ve adanın Yunanistan’a bağlanması için çaba sarf eden Kıbrıslı Rum milliyetçilerinin oluşturduğu paramiliter EOKA-B örgütünün Muratağa ve Sandallar köylerinde yaptığı katliamlardandan kurtulanların anlatılarından oluşan bir belgesel hazırladı.”
Bianet’in hak odaklı barış gazeteciliği yaklaşımı
Bianet kadın ve LGBTİ+ hakları editörü Evrim Kepenek, bianet’te yaptığı hak odaklı haberciliğin kurumsallaşmış bir yapıda olduğunu belirtirken haberde tercih edilen içerik dili ve haber görsellerinin de bu haberciliğe hizmet ettiğini aktarıyor.
“Diğer basın kuruluşları ‘kadın cinayeti haberleri’ kavramını kullanırken bianet’te ‘erkek şiddeti haberleri’ kavramı kullanılıyor. Türkiye’de kadınların şiddet görmesi ve öldürülmesi sürekli devam eden toplumsal bir sorun. Pek çok haber medyasında bu haberler adliyeden gelen bilgiler ya da polis tutanakları ile yazılabiliyor. Bianet’te ise kadının tekrar mağdur edilmemesi için ölen ya da şiddete uğrayan kadının fotoğrafına haberde yer verilmez ve haberde kaynak olarak ailesinin ifadeleri kullanılır. Kısacası bianet, kadın haberi yaparken tek bir kaynağın ifadelerine bağlı kalmadan öldürülen, mağdur olan ve hayatta olmayanın neler yaşadığına onun açısından bakarak haber yapar.”
Kendi deneyiminden yola çıkarak bianet’in haber kaynaklarına olan yaklaşımına da değinen Kepenek, bir kadının yaşadığı mağduriyet sonrasında yapılacak bir haberde, görüşmelerini kadını sorularla boğmaktan ziyade bu kişiye alan açan bir doğrultuda gerçekleştirdiğini belirtiyor:
“Daha önce görüştüğüm birkaç kadın, verdikleri röportajın haberde kullanılmasından son anda vazgeçti. Pek çok basın kuruluşu için bu kabul edilemez bir durum olabilir, fakat bianet’te bu duruma görüş veren kadın açısından bakan bir anlayış geliştirebiliyoruz.”
Kepenek yaptığı işin zorluğuna ise şu şekilde değiniyor: “Hak odaklı habercilik zor bir habercilik. Herkesin çok rahat kullandığı kelimeleri siz kullanmamaya çalışıyorsunuz. Bıçak sırtında yürümek gibi. Bir yandan gazeteci olarak haberinizin okunmasını ve geniş okuyucu kitlelerine ulaşmasını istiyorsunuz, diğer taraftan da mağduru koruyarak insan hakları odağında habercilik yapıyorsunuz.”
Türkiye’de kadın haberciliği yapmanın psikolojik olarak zorlayıcı olduğunu aktaran Kepenek, haberleri için konuştuğu kadınların kendisinin güvensizlik duygusunu artırdığını belirtiyor: “Şiddetin kadınlara kolay bir şekilde ulaştığını biliyorum. Kadınların ve çocukların korunmadığını biliyorum. Ancak bu hikayeleri birilerinin anlatması gerekiyor. Psikolojik olarak yıprandığım zaman haber dışında rahatlayabileceğim başka alanlar yaratıyorum.”
“Bazen haberlerim için kadınlarla konuştuktan sonra iki üç gün yazı yazamadığım zamanlar oluyor. Rüyalarımda görüyorum. Akşam karanlık olduğu zaman eve gitmek istiyorum, güvensiz hissetmeye başlıyorum. O nedenle psikolojik olarak yıpranıyorum.”
Kepenek, kadınlara uygulanan şiddetin haberleştirilmesinin bir yandan da gerekli olduğunu düşünüyor. “Görünmeyeni göstermenin önemli olduğunu düşünüyorum. Olumsuz gibi görünen haberler ortaya konan mücadeleyle hak kazanımına da dönüşebilir. Örneğin, daha önce haberini yaptığım istismar mağduru bir genç kadın, üniversiteden mezun olarak avukat oldu ve şimdi kendisi istismar mağduru çocukların avukatlığını yapıyor. Ben bu noktada çözüm odaklı haberciliğin hak odaklı habercilikle el ele yürüyen bir habercilik yaklaşımı olduğunu düşünüyorum.”
Bianet’in hak odaklı barış gazeteciliği savunuculuğu akademiyi değiştirdi
Toplumdaki dezavantajlı grupların haber okumak için nedenleri olmadığını ifade eden Alankuş, bu grupların hak arayışlarına ve kazanımlarına haberlerde yer verilmedikçe haberden kaçınma davranışının doğal olarak devam edeceğini belirtiyor:
“Suriyeli mülteciler neden gazete okusunlar? Kendilerine karşı yapılan hakaretleri, tehditleri bir kez daha görmek için mi? Kadınlar neden haberleri okusun? Yine bir kadının partneri tarafından çocuğunun yanında nasıl öldürüldüğünü ve şiddetin kaçınılmaz olduğunu bir kez daha hatırlamak için mi?”
Bianet’in hak odaklı barış gazeteciliğini kurumsallaştırdığına değinen Alankuş, bianet’in bir model oluşturarak hak odaklı barış gazeteciliğinin uygulanabilir olduğunu haber medyasına gösterdiğini ifade ediyor:
“Bianet’in verdiği eğitimler, çıkardığı kitaplar ve barıştan yana yaptığı habercilik sonrasında iletişim fakültelerinde hak, kadın, çocuk ve toplumsal cinsiyet odaklı habercilik dersleri müfredata alındı. Bu alanları ele alan akademik makaleler ve tezlerin sayısında da artış yaşandı.”