Basın özgürlüğüne büyük darbe vuran Olağanüstü Hal Rejimi (OHAL) 2016’da ilan edildikten iki yıl sonra 19 Temmuz 2018’de resmen sona erdi. Fakat Türkiye’de medyanın üzerindeki baskı, sansür ve cezalandırma pratikleri sürüyor.

Ana akım medya tamamen iktidarın kontrolüne girerken, eleştirel yayın yapabilen sadece birkaç gazete kaldı. Buna karşılık, işsiz kalan pek çok gazeteci ağırlıklı olarak dijital yayınlarda var olma mücadelesi veriyor. Ancak muhalif veya bağımsız gazetecilik, son derecede kısıtlı şartlarda, kısıtlı çalışma şartları demek: Güvencesiz ve kadrosuz çalışma, akredite olamamak, basın kartının verilmemesi…

Türkiye’de basın özgürlüğü her yıl daha da geriler ve baskılara yenileri eklenirken çoğu zaman biz gazeteciler şu soruyla karşılaşıyoruz: Peki nasıl oluyor da siz hala gazetecilik yapabiliyorsunuz?

Bu soruyu, işini doğru yapmak için olağanüstü bir mücadele veren dört farklı medya kuruluşundaki meslektaşlarıma yönelttim. 25 yıllık Evrensel gazetesi, Almanya’da kurulan ve bu sayede uydu yayını yapan ARTI TV, periscope üzerinden video haberlerle yayın yapan Medyascope, İngilizce de yayın yapmaya başlayan Duvar gazetesi yöneticilerine maddi olarak nasıl ayakta kalabildiğini, yüksek risk ve baskıya rağmen gazeteciliği nasıl sürdürebildiklerini sordum.

Reklam verenden hiç, okurdan kısıtlı destek alabilen bu yayınlar daha ziyade borç, fon ve bağışla ayakta kalabiliyor. Çalışanların fedakarlığı ise sadece madden değil, manen de her an gelebilecek bir tehdide karşı hazırlıklı olmayı gerektiriyor.

Son olarak, Türkiye’de özellikle sol ve Kürt siyasi hareketiyle bağlantılı olan dijital yayınların devamlı engellendiğini, kapatıldığını ve bu kısıtlı koşullarda çalışan gazetecilerin daha büyük risk altında olduğunu belirtmek isterim.

‘AVRUPA’DAKİ TÜRK İŞ ADAMLARI BİLE REKLAM VERMEYE KORKUYORLAR’

Celal Başlangıç, ARTI TV ve artigercek.com Yayın Yönetmeni:

“15 Temmuz darbesi öncesinde farklı seslere yer verecek, özgür medyayı yansıtacak bir yayıncılığın hazırlığını yapıyorduk. Ancak yaşanan gelişmeler, Türkiye’de böyle bir yayın yapmanın, bir yayın için destek bulmanın olanaksızlığını ortaya çıkardı.

“Biz de yurt dışında destek aradık. Merkezi Hollanda’da olan, Avrupa’daki Türkiyeli iş insanları tarafından kamu yararına kurulmuş olan Artı Media Vakfı, bize destek oldu. Vakfın elinde İngiltere ve Hollanda yayın lisansı vardı. Türkiye’ye dönük yayın yapan ve Olağanüstü Hal’de kapatılan iki televizyonun, TV 10 ve Yol TV’nin Almanya’nın Köln kentindeki stüdyolarını kullandık. Artı TV ve Artı Gerçek (artigercek.com) 2017’de yayın hayatına başladı.

“İlk etapta Artı Media Vakfı’nda birikmiş bağışları kullandık. Şu ana kadar Türkiye’den hiç reklam alamadık… Hatta Avrupa’da olup da Türkiye’de yatırımları olan iş insanları bile reklam vermek yerine ‘görünmez olmayı’ seçip vakfa bağış yapmayı tercih ediyor.

“AB’ye sınır ülkelerde bağımsız gazeteciliği desteklemek amacıyla kurulmuş fonlardan destek almaya başladık. İzleyicilerimizin, Artı Media Vakfı’na az da olsa her ay düzenli bağış yapmalarına teşvik ediyoruz.

“Amacımız, sansür ve oto sansürden mümkün olduğunca uzak bir yayıncılık anlayışıyla Türkiye halklarının bilgi ve haber alma haklarına gücümüz yettiğince katkı sunmak. Artı TV ve Artı Gerçek’te çalışanlar da bu temel hedefe uygun olarak çok düşük maaşları kabul etti.

“‘Mesleğimiz Türkiye’den sürgün edildi. Biz de mesleğimiz olan gazeteciliğin peşine takılıp Avrupa’ya geldik’ diye tanımlıyoruz.

“Basın özgürlüğünün bu kadar tehdit altında olduğu süreç yaşanmadı. AKP iktidarı bugüne kadar hiçbir hükümetin yapmadığı bir sistematiği uygulamaya koydu, medyanın mülkiyetiyle oynadı.

“İnternet yayınlarının sürdürülebilirliği de Erdoğan’ın iki dudağı arasında. Türkiye’nin böylesi koşullarında gerçek bir gazetecilik yapma hedefi her an gözaltına alınma, tutuklanma, ağır hapis tehdidiyle yargılanma anlamına da geliyor.”

‘AMACIMIZ, İKTİDARDAN BAĞIMSIZ HABER VE ANALİZİ YABANCI OKURA SUNMAK’

Cansu Çamlıbel, Duvar English Yayın Yönetmeni:

“Vedat Zencir ve Duvar’ın Genel Koordinatörü Ömer Araz, yılların birikimini bu proje için harcıyorlar. Kendi birikimlerini sermaye yapan iki arkadaş şöyle diyor: “Gazete Duvar çok iyi bir proje. Bütün olağanüstü ve olumsuz gelişmelere rağmen başarılı oldu. Marka değeri, bugüne değin yatırdığımız sermayenin çok üstünde” Giderlerin sadece yüzde 20’si reklam gelirlerinden karşılanıyor. Ciddi bir fon ya da bağış geliri yok.

“Biz Duvar English olarak aileye yeni katıldık. Kurucularımızın kişisel ve maddi çabalarıyla ayakta duruyoruz.

“Dünyaya İngilizce yayın yapan Türk medya kuruluşları bir elin parmağını geçmiyor. Daily Sabah’ın Beştepe’nin resmi yayın organı olarak nitelendirilmeyi hak eden bir yayın çizgisi var. Bir zamanlar benim de yazdığım ve severek yöneticilik de yaptığım Hürriyet Daily News, Demirören ailesinin satın almasının ardından maalesef hızla Daily Sabah çizgisine yaklaşmaya başladı.

“Duvar English’i kurarken çıkış noktamız buydu; iktidarın güdümündeki haber ve analizlerden farklı bir içeriği yabancı okura ulaştırmak. Bunu becerebildiğiniz zaman saygınlık da beraberinde gelecektir zaten.

“Çok sesliliğin baskılara rağmen dijital platformlarda artmış olması otomatikman iyi gazeteciliği beraberinde getiremiyor. Siyasi baskı nedeniyle bu platformlar reklam alamıyor, anlamlı bir gelir yaratılmadıkça da istihdam edilen gazetecilere makule yakın maaş verilemiyor. Öyle olunca da deneyimsiz ama hevesli gençler haber nedir öğrenmeden haber yazmaya başlıyor. Bağımsız dediğimiz medyanın haber standardı maalesef oldukça düşük. Bu sansür ikliminin dolaylı sonucu.”

‘KOLEKTİF FEDAKARLIKLA AYAKTA KALIYORUZ’

Fatih Polat, Evrensel Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni:

“Evrensel bayi tirajına ek olarak, ilan gelirleri, e-gazete abonelerinden gelen gelirler ve Evrensel ile dayanışmak için okurlarımızın çeşitli periyotlarla düzenledikleri, şenlik, konser vb. etkinliklerden sağlanan gelirle ayakta durmaya çalışıyor. Çok sıkıştığımız dönemlerde -ki şu anda öyle – borç harç döndürmeye çalışıyoruz. Evrensel çalışanlarının sigortalarının düzenli ve tam olarak ödendiği bir gazete olmasının yanında çalışanlarının -muhabirinden yöneticisine- mütevazı bir ücret aldığı bir gazete. Bu kolektif fedakarlık olmasaydı, bu kadar ağır bir maddi yükün altından kalkarak çeyrek asırdır yola devam etmek hiç de kolay olmazdı.

“Türkiye basın özgürlüğünün ağır bir tehdit altında olmasına rağmen, gazetecilerin çeşitli biçimlerde, önemli mesleki dayanışmalar da örgütlediği bir ülke. Ağır mali kuşatma, sansür ve para cezalarına rağmen, az sayıda da olsa, sınırlı bir kesime de seslense muhalif seslere alan açan basılı gazeteler ve her gün biraz daha gelişen alternatif internet medyası, her şeye rağmen iktidarı da rahatsız edecek bir hacim oluşturuyor.

“Bu döneme dair gazetecilik gayretimizin bir özlü ifadesi olarak, Gramsci’nin şahane sözünü hatırlatarak bağlayabiliriz: Aklın karamsarlığı, iradenin iyimserliği.”

‘“MUHALİF” TALEPLER DE BIKTIRICI OLABİLİYOR’

Ruşen Çakır, Medyascope TV Genel Yayın Yönetmeni:

“Reklam gelirimiz yok denecek kadar az. İzleyici katkısı son bir-iki yıldır Patreon üzerinden çok olağanüstü değil ama sembolik yönü önemli. Son dönemde ayda ortalama 4.000 dolar gelir sağlandı.

“Finansmanımız esas olarak fonlardan geliyor ve bunların hepsi yabancı. Bir kısmı ABD, diğerleri Avrupa. Bazıları vakıf, bir kısmı elçilik, konsolosluklardan sağlanan fonlar.

“40 civarı kadrolu çalışanımız var. Video ağırlıklı olduğumuz için prodüksiyon masrafı da epey yüksek. Sonuçta gelen para ile ancak işler yürüyor.

“Manevi açıdan, genellikle çok ses çıkarmayan sadık takipçilerimiz var. Ama en büyük sorun bizi ‘muhalif’ diye damgalayıp kendi istedikleri gibi muhalefet yapmadığını düşünen kişi ve çevrelerden geliyor. Yer yer bıktırıcı olabiliyorlar.”