Türkiye’nin basın özgürlüğü krizi geçtiğimiz yıl daha da derinleşti. Gazeteciler, keyfi tutukluluk ve kovuşturma dahil olmak üzere, mesleki faaliyetlerinden ötürü ağır tehditlerle karşı karşıya kaldı. Basına yönelik saldırı ve tehditlerden sorumlu olanlara karşı cezasızlık artarak devam etti. 

Bu yıl yapılan meclis ve cumhurbaşkanlığı seçimleri basın özgürlüğü açısından herhangi bir rahatlama getirmedi. Aksine, gelecek yıl yapılacak yerel seçimler öncesinde eleştirel gazeteciler üzerindeki baskı artmaya devam ediyor. Şubat 2023’te meydana gelen yıkıcı depremler sırasında yerel medyanın özellikle hedef alınması, yetkililerin haber ve bilgi akışını kontrol etmeye yönelik çabalarının açık bir örneğiydi.

Bu hafta, basın ve ifade özgürlüğü alanında çalışan beş uluslararası kuruluş; Türkiye’de gazeteciler, sivil toplum grupları, Anayasa Mahkemesi, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) ve Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu gibi pek çok paydaş ile ülkede medya özgürlüğünün içinde bulunduğu krizi görüşmek üzere toplantılar düzenledi. Heyet ayrıca Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), Demokrasi ve İlerleme Partisi (DEVA), Emek Partisi (EMEP) ve Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (YSP) milletvekilleriyle de bir araya geldi.

Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) ve IPI Türkiye Ulusal Komitesi öncülüğündeki heyette Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ), Avrupa Basın ve Medya Özgürlüğü Merkezi (ECPMF), Osservatorio Balcani e Caucaso Transeuropa (OBCT) ve Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) temsilcileri yer aldı.

Heyetin, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Derya Yanık, Dijital Mecralar Komisyonu Başkanı Hüseyin Yayman, Adalet Komisyonu Başkanı Cüneyt Yüksel, RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin ve Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun ile görüşme talepleri yanıtsız kaldı. Heyet, temel hakların ve hukukun üstünlüğünün korunmasından ve ülkede medya özgürlüğü ve medyada çok sesliliğin sağlanmasından sorumlu görevlileri ve kamu makamlarıyla diyalog kurma fırsatı bulamamaktan üzüntü duyuyor.

Bu yılki heyet ziyaretinin öne çıkan başlıklarından biri Türkiye’nin dezenformasyon yasasıydı. Geçen yıl TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunun AKP’li başkanı, dezenformasyon yasasının gazetecileri cezalandırmak için kullanılmayacağı konusunda heyetimize güvence vermişti. Ancak geçtiğimiz yıl, başta deprem haberleriyle ilgili olmak üzere, en az 20 gazeteci dezenformasyon yasasına dayanılarak hedef alındı (üçü hapse atıldı).

Gazetecilerin fiziksel güvenliği ciddi bir endişe konusu olmaya devam ediyor. Heyet, gazetecilerle yaptığı görüşmelerde, muhabirlerin güvenliğini tehdit eden birçok endişe verici örnekle karşılaştı ve yetkililerin bazı durumlarda etkili bir soruşturma yürütme ve güvenlik önlemleri sağlama görevlerini yerine getirmek yerine bu tehditlere göz yumduklarını gördü. Aynı zamanda siyasetçiler, hükümet yetkilileri ve mahkemeler eleştirel gazeteciliği “terör propagandası”, dezenformasyon veya ulusal güvenliğe tehditle eş tutmaya devam ederek gazetecilerin fiziksel ve yasal savunmasızlığını daha da artırdı.

Hukuki tacizin hedefi olan gazetecilerin yasal güvenceleri, ağır ihlallere maruz kalmaya devam ediyor. Gazetecilerin sistematik bir biçimde tutuklu yargılanması artık olağan bir hale geldi ve bu durum sıklıkla mahkûmiyet kararı olmaksızın cezalandırma ile sonuçlandı. Geçtiğimiz yıl görülen bazı davalarda, Kürt gazeteciler toplu gözaltıların ardından bir yıldan fazla tutuklu kaldı.

Resmi basın kartlarının kime verileceği konusundaki keyfi uygulamalar devam ediyor ve bu kartlar bilgi kontrolü karşısında sınırlı bir güce sahip. Basın kartı alma şansına sahip olan bağımsız gazeteciler, kimlik bilgilerini vermelerine rağmen deprem bölgesinde bazı durumlarda haber yapmalarının yetkililer tarafından engellendiklerini bildirdi.

Anayasa Mahkemesi (AYM) basın özgürlüğünü destekleyen önemli kararlar vermeye devam ediyor. Ancak, kaynak yetersizliği, alt mahkemelerin AYM kararlarını uygulamadaki başarısızlığı ve TBMM’nin AYM  tarafından tespit edilen sistematik ihlalleri ele alan mevzuatı yürürlüğe koymadaki yetersizliği nedeniyle AYM’nin çalışmaları sekteye uğruyor.

Son olarak heyet, Türkiye’de baskıcı koşullar altında çalışırken Avrupa’ya vize başvurusunda bulunan gazetecilerin vize reddi, gecikme ve zorlu prosedürlerine ilişkin endişelerini dile getiriyor. Bu eğilim, Türkiye’deki gazetecilerin yurtdışındaki meslektaşlarıyla bağlantı kurma ve sürdürme imkanlarını azaltıyor. Heyet, Avrupa hükümetlerine Türkiye’deki özgür basına yönelik kararlı ve aktif desteklerini sürdürmeleri çağrısında bulunuyor. Bağımsız gazetecilere yönelik güçlü ve belirgin desteğinin yanı sıra, gazetecilerin mesleki amaçlarla yaptıkları vize başvurularının hızlı bir şekilde işlem görmesi de bu desteğin bir parçası olmalı.

Bir sonraki yerel seçimlerin Mart 2024’te yapılması planlanıyor. Bağımsız haber ve bilginin serbest dolaşımı tüm demokratik seçimler için hayati bir koşul. Türkiye hükümetini, özellikle seçim döneminde gazetecilerin işlerini tehditlere ve ihlallere maruz kalmadan yapabilmelerini güvence altına almaya çağırıyoruz.