Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) ve Türkiye merkezli Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği’nin (MLSA) ortak çalışmalarıyla hazırlanan 2018 Adalet Gözlem Raporu’nun gösterdiği ön sonuçlara göre Türk mahkemeleri düzenli olarak gazetecilerin adil yargılanma hakkını ihlal ediyor.
MLSA ve IPI, 2018 Temmuz-Aralık ayları arasında 10 farklı ilde görülen 71 farklı davada toplam 90 duruşma gözlemledi. Gözlemlenen davaların çoğunluğu gazeteci davalarıyken, bazı dava sanıkları arasında avukat, akademisyen ve sanatçılar da bulunuyordu. Genele bakıldığında yöneltilen tüm suçlamaların %72’si terör suçlamalarından oluşurken, geri kalan suçlamaların çoğunu iftira ve hakaret suçlamaları oluşturdu.
Gözlem raporuna göre; Türk mahkemeleri, Türk Anayasası ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ile güvence altına alınan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarınca da desteklenen kişisel özgürlük ve sanıklık haklarıyla ilgili bir çok alandaki hukuki prosedürleri takip etmekte düzenli olarak başarısız kalıyor.
Raporun tamamını okumak için
Önemli bulgular şöyle:
– Sanıkların %34’ünün oturumlara fiziki olarak katılmasına izin verilmediği ve video konferans linki olarak bilinen Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) yoluyla savunma verdiği tespit edilmiştir. SEGBİS yoluyla bağlanılan duruşmalarda sıkça bağlantı kopması vb. teknik aksaklıklar yaşanmış, sanığın sağlıklı savunma vermesi tamamen zorlaşmıştır.
– İzlenen 27 ayrı davada en az bir sanık tutuklu yargılanıyordu. Bu davaların yarısından fazlasında tutuklu yargılanan sanıklar en az bir yıldır cezaevinde tutuluyordu. Yargılama süresince uygulanan uzun tutukluluk süreleri Türk yasaları ve AİHS maddelerine karşı olmasına rağmen, rapor gösteriyor ki mahkemeler tutukluluk halinin gerekçelendirilmesi konusunda pek çok kez yetersiz kalmıştır.
– İzlenen oturumların %41’inde duruşmanın başında sorumlu mahkeme heyetinin en az bir kez değiştiği tespit edilmiştir. Bu durum, tabii hakim ilkesinin ve mahkeme heyetinin bağımsızlık ve tarafsızlık ilkelerinin ihlal edildiğini göstermektedir.
– Türk Ceza Muhakamesi Kanununca getirilen, müzakerelerin kapalı yapılması kararının izlenen davaların %45’inde yerine getirilmediği görülmüştür. Bu duruşmalarda müzakereler kapalı şekilde yapılmamış olup, mahkeme salonunda bulunan savcının karara etkisinin muhtemel olduğu tespit edilmiştir.
– Duruşmaların %36’sında tutuklu yargılanan sanıklar mahkeme salonuna kelepçeli olarak getirilmişlerdir. Bu durum Türk Ceza Kanunu, Türk Anayasası ve AİHS ile güvence altına alınan “masumiyet karinesi”nin bir ihlalidir.
– Duruşmaların çoğunun bazen saatlerce ertelendiği, oturumlarda sık sık teknik iletişim arızaları yaşandığından ötürü yargı sürecinin ciddi boyutlarda olumsuz etkilendiği tespit edilmiştir.
Bulgular aynı zamanda gazetecilere karşı kullanılan delillerin niteliği hakkında da ciddi endişeler doğurmuştur. Davaların %77’sinde sanıkların yaptığı haberler, röportajlar, köşe yazıları, telefon konuşmalarının kayıtları iddianamede delil olarak gösterildi ve bu “deliller” tutukluluk halinin devam kararlarına zemin oluşturdu. Davaların geri kalanında delil olarak, anonim tanık ifadeleri ve sanıkların katıldığı basın açıklamaları ve protesto/yürüyüşlerden video kayıtları kullanıldı.
Bugün en az 155 gazeteci ve medya yöneticisinin parmaklıklar ardında tutulduğu Türkiye’deki bir süredir var olan basın özgürlüğüne uygulanan baskı Temmuz 2016’daki darbe girişiminden sonra tırmanışa geçmiştir. Olağanüstü Hal’in (OHAL) Temmuz 2018’de kaldırılmasına rağmen Türkiye, OHAL altında gasp edilen gazeteci haklarının tekrar sağlanmasını henüz başarılabilmiş değil.
IPI Türkiye Savunu Koordinatörü Caroline Stockford konuyla ilgili, “Dava gözlem raporumuz gösteriyor ki; Türkiye gazetecileri yalnızca asılsız suçlamalar üzerinden yargılanmak ya da hapsedilmekle kalmıyor, bir de yargılama sürecinde sanık olarak temel hak ve özgürlüklerinden mahrum bırakılıyorlar,” ifadelerini kullandı. “Bu raporda gösterilen veriler, Türk mahkemelerinin, keyfi tutuklamalara maruz kalan gazeteciler için iç hukukta bir çözüm yolu teşkil etmediğini açıkça gözler önüne seriyor ve AİHM’in Türkiye’den gelen başvuruları acilen değerlendirmesi gerektiğinin altını çiziyor.”
Özellikle geçtiğimiz yıl alt rütbeli yerel bir mahkemenin, Anayasa Mahkemesi’nin Şahin Alpay ve Mehmet Altan başvurusunda verdiği kararı uygulamaması ile artan Türk yargı sisteminin etkinliği ve bağımsızlığı yönünden endişeler sık sık farklı platformlarda dillendirilse de, IPI ve MLSA’in işbirliğiyle hazırlanan bu dava gözlemleme projesi adli süreç üzerine sistematik veri toplama adına oluşturulmuş girişimlerin ilki niteliğindedir. Dava gözlemleri, verisel olası hataları önlemek amacıyla, profesyonel eğitim almış ve standardize edilmiş bir belgeleme yöntemiyle çalışan yaklaşık 30 kişilik bir ekip tarafından gerçekleştirilmiştir. Kullanılan yöntem ile ilgili daha detaylı bilgiyi raporun tam versiyonunda görebilirsiniz.
Dava gözlem projesi, Friedrich Naumann Stiftung Vakfı’nın desteğiyle hazırlanmıştır. IPI’ın #FreeTurkeyJournalists kampanyası Avrupa Komisyonu’na bağlı Demokrasi ve İnsan Hakları için Avrupa Aracı tarafından desteklenmektedir.