IPI Özgür Sohbetler: Türkiye podcast serisinin 31. bölümü yayında!
Bu bölümde gazeteci Cansu Çamlıbel, Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye raportörü Nacho Sánchez ile Türkiye’nin yeni “dezenformasyon” yasasını ve olası sonuçlarını, Türkiye’nin olgun bir demokrasi olmasının önündeki sistemik engelleri ve Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne (AB) katılım sürecinde kaydettiği ilerlemenin değerlendirilmesinde Avrupa Birliği’nin rolünü konuştu.
Aynı zamanda bu platformlarda:
Çamlıbel’in de belirttiği gibi, Türkiye’nin yeni “dezenformasyon” yasasına göre, gazeteciler ve sosyal medya kullanıcıları “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçundan üç yıla kadar hapis cezasıyla karşı karşıya kalabilir. Çamlıbel, bu yasada “yanıltıcı bilgi” tanımının olmamasının önemli bir sorun olduğunun altını çizdi. Türkiye’de yargının bağımsız olmadığı göz önüne alındığında, her davada “dezenformasyonu” tanımlama görevi ilgili hâkime düştüğünü, bu nedenle hükümetin eleştirel yorumları suç sayma konusundaki keyfi yetkisinin artmasının muhtemel olduğunu dile getirdi.
Buna cevaben Amor, asıl sorunun “eleştiriyi kovuşturmak için tasarlanmış olan ortam” olduğunu ve bu yasanın “Türkiye’deki otoriter eğilimin bir kat daha arttığının göstergesi” olduğunu belirtti. Amor, idari organların her türlü eleştiriyi, özellikle de gazetecilerden gelen eleştiriyi denetlediğini söyleyerek devam etti. Amor’a göre; ancak bağımsız bir yargı, eleştirinin bu şekilde kriminalize edilmesine karşı bir çare olabilir. Fakat, Türkiye’de yargının bağımsızlığını kaybetmesinin, “halkın duyabileceği tek mesajın iktidar sahiplerinden gelen bir ‘sessiz balonun’ yaratılmasına” katkıda bulunduğunu söyledi.
AB’nin kaygı ve eleştirilerini Türk hükümetinin dikkate alıp almadığı sorusuna Amor, Türkiye’nin AB üyeliği için başvurduğunda Avrupa Parlamentosu ve Avrupa Komisyonu tarafından yürütülen değerlendirme sürecini kabul ettiğini belirtti. Amor, “Türkiye’de siyasi reformlar yapılmadığı takdirde müzakerelerin yeniden başlaması için bir koşul olmadığını tekrar etmeye devam ediyoruz. Bazen Türk meslektaşlarım tarafından duyulmadığımı hissediyorum ama bu benim için bir sorun değil… Türkiye’nin AB’ye üyelik sürecini değerlendirmek olan görevimi yerine getirmeliyim,” dedi.
Sohbette değinilen konu başlıklarından bazıları şöyle:
- Türk hükümetinin ülkedeki eleştirileri susturma çabaları
- 13 Ekim 2022’de TBMM’de kabul edilen “dezenformasyon” yasası
- Türk hükümetinin vatandaşların özel iletişimine müdahalesi
- Türk yargısının durumu ve bunun AB’ye katılım süreci üzerindeki olumsuz etkileri
Bölümden öne çıkanlar:
- “Sadece Türkiye’de değil, birçok otoriter ülkede, hükümet yetkilileri bizim yasalarımızın olgun demokrasilerdeki yasalara benzediğini söylüyor. Sorun Türkiye’deki kanunun lafzı değil. Sorun, veri koruma prensiplerinin ihlal edilmesi. Bu, olgun demokrasilerdeki bu tür yasaların kapsamı dışındadır.”
- “Türkiye Avrupa standartlarına yaklaşmak istiyorsa, hiçbir idari makam, uygun bir adli işlem olmaksızın bir teknoloji şirketinden bir vatandaşın özel iletişimine ilişkin bilgileri isteyemez.”
- “Türkiye’deki muhataplarıma hep söylüyorum, bizi kandırmaya çalışmayın. Jeopolitik değeriniz ne olursa olsun, Avrupa Birliği hala bir demokrasiler kulübüdür.”
- “Seçimler öncesi [oluşan] bu ortamdan çok endişeliyiz. Demokrasinin sadece sandıktan ve oyların sayılmasından ibaret olduğu anlayışı yanlıştır. Demokrasi, seçimler arası dönemde yaşananlardır.”
IPI Özgür Sohbetler: Türkiye podcast serisinin geçmiş bölümlerine buradan ulaşabilirsiniz.