Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI), yeni yayınlanan ve Aralık ayında yapılan 3 günlük resmi ziyaret raporunda, Olağanüstü Hal’in (OHAL) Temmuz 2018’de kaldırılmasına rağmen Türkiye’de basın özgürlüğünün olumlu yönde bir ilerleme göstermediğini açıkladı.
“İlerleme: Tutuklandı” (İng. Progress Arrested) adlı IPI raporunda varılan sonuç şu sözlerle özetlendi: “Temmuz 2016’daki darbe girişiminde bu yana yürürlüğe giren ve basın özgürlüğünü kısıtlamak için kullanılan Kanun Hükmünde Kararnameleri (KHK) kaldırmak yerine, Türkiye özgür medyayı sindirmek amaçlı daha fazla kanun ve benzeri araçları üretmeye devam etti.”
IPI Yönetim Kurulu Başkanı Markus Spillmann ve IPI Direktörü Barbara Trionfi’nin önderlik ettiği bir IPI heyeti, Ankara ve İstanbul’a giderek gazeteci, yabancı diplomat ve ülke temsilcilikleri, sivil toplum kuruluşları (STK), muhalefet parti ve Adalet ve İçişleri Bakanlıklarının temsilcileri ile üst düzey resmi görüşmelerde bulundu.
Raporun tamamını buradan okuyabilirsiniz
Hükümet yetkilileri, Türkiye’de tutuklu bulunun 150’nin üstündeki gazetecinin mesleklerinden ötürü değil ancak “cezai faaliyetlerinden” dolayı tutuklu olduklarında ısrarcıydı. Yetkililer, Türkiye’deki medya ortamını “iyi ve canlı” olarak nitelerken medya çalışanlarına ve kuruluşların kapatılmasına yönelik eylemlerin, Temmuz 2016’da gerçekleşen darbe girişiminin ardından alınması gereken güvenlik önlemleri kapsamında olduğunu belirtti. Ancak bu güvenlik önlemlerinin, yalnız darbe girişiminden sorumlu tutulan Fethullah Gülen’in sözde ilişkili olduğu kişiler ve kurumlar için değil, aynı zamanda seküler, Kürt, solcu ve diğer bağımsız medya kurumlarındaki gazetecileri hedef almak üzere sınırsız bir yetki olarak kullanıldığı görüldü. Adalet ve Dışişleri Bakanlık temsilcileri ayrıca Türk yargı sistemini de adil ve bağımsız olarak niteledi.
Ancak hükümet yetkililerinin bu ifadeleri, IPI ve diğer basın özgürlüğü organizasyonlarının hazırladığı raporların tam aksi nitelikte. Tutuklu gazetecilerin salt çoğunluğu, savcıların yalnızca haber makaleleri ve sosyal medya paylaşımları üzerinden hazırladığı iddianamelere dayanan “terör” suçlamalarıyla yargılanmakta. Gazeteciler ayrıca bu cezai kovuşturmalar süresince, Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince de usulsüz kabul edilen uzun tutukluk ve gözaltılar dahil olmak üzere rutin hak ihlalleriyle karşılaşıyor. IPI’ın yerel ekiplerle yürüttüğü onlarca duruşma gözleminde, sanıkları duruşma salonuna getirilmesinin engellenmesi, hükmün belirlenmesinin kapalı müzakereyle yapılmaması gibi adil yargılanma haklarına dair aleni ihlallerin yapıldığı görüldü. Aynı zamanda sanık avukatlarının görevlerinin engellenmeye çalışıldığı da tespit edildi.
Bu süreç içerisinde, 170 medya kuruluşu ve basımevinin kapatılmasının yanı sıra basılı yayın pazarındaki gerileme, ekonomik baskılar ve hükümet yanlısı medya patronlarının bileşimiyle Türk hükümeti medyanın yaklaşık %95’ini etkisi altına almıştır.
IPI Direktörü Trionfi, güvenlik endişelerini anlayabildiklerini söylerken, “toplu ve keyfi gazeteci tutuklamaları, yüzlerce dava, medyanın üzerindeki mutlak kontrol hiç bir güvenlik endişesini haklı çıkarmaya yetmez. Tüm bu eylemler Türkiye’nin bir zaman tarafı olduğu uluslararası hukuk standartlarına karşı ciddi bir ihlalin göstergesidir,” dedi.
Rapor, Türkiye’de bağımsız gazeteciliğin büyük baskı altında olduğunu tespit etti. Raporun son bölümünde durum şöyle açıklanıyor; “İktidar partisinin Türkiye medyası üzerindeki etkisi öyle büyük ki; ziyaret kapsamında görüşülen gazeteciler sansür ve oto-sansürün örneği görülmemiş bir düzeyde olduğunu gözler önüne serdi. Öyle ki, gazetecilerin çoğu ana akım medyada üretilen içeriğin gazetecilik ile hiçbir alakası olmadığı görüşünde.”
Resmi ziyaret sırasında IPI heyetinin gündemindeki ana konulardan biri de, iki senelik OHAL’in bitmesinin ardından Türkiye’nin hukuk devleti statüsüne dönme konusunda başarısız kalmasıydı. Gözle görülür herhangi bir değişim olmamasına rağmen, yetkililer Türkiye’nin normalleşme sürecinde olduğunu ve “reformlara odaklanıldığını” belirtti. Kurulan Reform Eylem Grubu’nun öncelikli hedefinin yargıda yeterliliğin artırılması yönünde olduğunu ve bunun sonucunda gazeteci davalarına olumlu etki yaratacağını belirtti.
IPI’ın bağımsız medya ve sivil toplum kuruluşlarıyla görüşmeleri Türkiye’de basın özgürlüğüne ilişkin herhangi bir ilerlemenin görülmediğininin altını çizerken, Reform Eylem Grubu hakkındaki şüpheleri güçlendirdi.
Raporda “Reform Eylem Grubu’nun kurulması, ülkede hukuk devletinin restore edilmesi adına ufak bir umut ışığı yaksa da şu ana kadarki süreç bir hayli yavaş ilerledi. Süreçteki şeffaflık yoksunluğu ise muhalefet partileri ve STK’lerin sürece dahil olmasını ve etkin katkı sağlamasını engelledi,” ifadeleri yer aldı. “Türkiye, yasaların uluslararası standartlarda uygulanması yönünde ciddi ve somut bir adımın sinyalini vermediği ve yargının iktidardan bağımsız işleyebildiğinin göstergeleri bulunmadığı sürece Reform Eylem Grubu’nun varlığının uluslararası makamlara safi göstermelik bir grup olduğu üzerine şüpheler devam edecektir.”
IPI’ın Aralık’taki Türkiye ziyaretinden beri basın özgürlüğündeki gerileme devam ediyor. Ocak ayında araştırmacı gazeteci Pelin Ünker, Panama Papers olarak da bilinen ve eski Başbakan Binali Yıldırım ve oğullarının Malta’daki off-shore hesapları üzerine yayınlanan makalesi yüzünden açılan “hakaret ve iftira” davasında hapis cezasına çarptırılırken, 5 Şubat’ta Kürt gazeteci Nedim Türfent cezaevindeki 1000. gününü geçirdi. Türfent’in davası, adil yargılanma hakkının sayısız ihlalleriyle dolu ve herhangi inandırıcı delilden yoksun bir dava niteliğinde.
Raporun tamamını buradan okuyabilirsiniz
IPI, 1950’den bu yana basın özgürlüğünü savunmak, haber ve bilginin serbest dolaşımını artırmak için çalışan ve kaliteli gazeteciliğin yayılmasını amaçlayan editör, gazeteci ve medya yöneticilerinin oluşturduğu global bir örgüttür. #FreeTurkeyJournalists projesi kapsamında, Türkiye’de basın özgürlüğünün yakın gözlem ve takibini sürdüren IPI, gazeteci davalarını takip ediyor ve ilerleme kaydedilmesi adına savunu eylemlerini sürdüyor. IPI, 100’den fazla ülkede saygın editör, medya yöneticileri ve gazetecilerden oluşan bir iletişim ağına sahip.