Küresel ölçekte sosyal medya kullanımının artışı, tıpkı haber alma alışkanlarımızı değiştirdiği gibi haberlerle ilişkimizi de değiştirip dönüştürmeye devam ediyor. Yerel-ulusal-uluslararası haber kuruluşları, her gün kendilerini yeni sosyal medya platformlarına/araçlarına taşımaya devam ederken gazeteciler de kendi sosyal medya sayfaları aracılığıyla kitleleri için kurumlardan bağımsız bir haber dünyası inşa ederek alternatif bir haber akışı ortaya koyuyor. Tüm bu değişimin içerisinde sosyal medya kullanıcılarının haberlerle etkileşiminin artışı çevrimiçi linç, hakaret, tehdit ve tacizin de sınırlarını genişletmeye devam ediyor.
Özellikle kadın gazetecilere yönelik çevrimiçi taciz ve şiddet; tıpkı haber ve haberi ortaya çıkaran aktörlere erişim gibi gün geçtikçe daha da kolaylaşıyor ve basın özgürlüğüne yönelik en büyük tehditlerden biri olarak ön plandaki yerini koruyor.
Uluslararası Gazeteciler Merkezi’nin (ICFJ), 2022 yılının sonunda Sheffield Üniversitesi ile birlikte 15 ülkede 1000’den fazla kadın gazeteciyle yaptığı araştırmaya göre, kadın gazetecilerin yaklaşık dörtte üçü gazetecilik faaliyetleri nedeniyle çevrimiçi şiddete maruz kalıyor. Ankete katılan gazetecilerin yüzde 48’i sosyal medya platformlarında mesaj aracılığıyla taciz edildiklerini bildirirken çevrimiçi tacize maruz kalan gazetecilerin yüzde 20’si, yaşadıkları çevrimiçi taciz nedeniyle gerçek dünyada fiziksel saldırı ve/veya istismara uğradığını söyledi.
ICFJ’in araştırması, durumun küresel kapsamdaki ciddiyetini koruduğunu ortaya koyarken Türkiye’de ise Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği’nin (MLSA) Türkiye’den yaklaşık 60 gazeteciyle yaptığı son araştırmada, ankete katılan kadın gazetecilerin yüzde 72’si çevrimiçi şiddete maruz kaldığını bildirdi. Çevrimiçi şiddet faillerinde öne çıkan kategori yüzde 35,4 ile “anonim hesaplar” olurken bu kategoriyi yüzde 19,8 ile “troll hesaplar” ve yüzde 19,8 ile “siyasi bağlantılı gruplar” izledi.
Çevrimiçi taciz karşısında somut bir aktör: Haber kuruluşları
Türkiye’de ana akım medyanın kapılarının bir kesim gazeteci için kapatılması nedeniyle ülkede pek çok önde gelen gazeteci, sosyal medyada kendi bireysel kanallarını açarken- haber kuruluşlarının ve özellikle de dijital alanda faaliyet gösteren haber kuruluşlarının sayısı artmaya devam ediyor. Böylece haber kuruluşları, gazetecilere yönelik çevrimiçi taciz söz konusu olduğunda önemli aktörler olmaya devam ediyor.
Bu makale, Türkiye’deki haber kuruluşlarının kadın gazetecileri çevrimiçi tacizden korumadaki rolünü ve bunun gazeteciler üzerindeki etkisini incelemeyi amaçlıyor.
Söz haber kuruluşlarında:
BirGün gazetesi Ankara Temsilcisi ve Haber Müdürü Nurcan Gökdemir, Türkiye’de kadınları toplumsal yaşamın dışına itmeyi temel alan yaklaşımın medya alanında çalışan kadınları da olumsuz etkilediğini, tüm ülkeye hakim olan “cezasızlık politikalarının” mesleğini yapan kadın gazetecilere yönelik taciz ve tehditler konusunda da teşvik edici olduğunu ifade ediyor:
“Ancak maalesef kadın çalışanların uğradıkları çevrimiçi taciz ve tehditlerle ilgili caydırıcı ya da koruyucu önlem alma konusunun henüz Türkiye’deki haber kuruluşlarının gündeminde bulunduğunu söylemek mümkün değil. Dışarıdan gelen saldırılar bir yana, medyada kadın çalışanların birçok kurumda ötekileştirilmesi, gelişimlerinin engellenmesi, hak ettikleri ücretin ödenmemesi, işten çıkarmalarda ilk akla gelen grup olmaları gibi gerçekler orta yerde duruyor.”
Kadın gazetecilere yönelik tepkilerin sosyal medyada erkek meslektaşlarından farklı olarak cinsel kimliğe ve fiziksel görünüşüne yönelik olduğunun altını çizen Gökdemir, tehditlerin de daha çok cinsel içerikli olduğunu ifade ederek şöyle devam ediyor:
“Başlangıçta da belirttiğim gibi atılan adımların yeterli olup olmadığına yanıt vermek şu aşamada mümkün değil çünkü şu an atılan somut bir adım yok. Öncelikle bu durumun gündem yapılması, haber kuruluşlarının bu konunun farkında olduklarını ve sorumluların cezalandırılması için tüm hukuki adımları atacaklarını açıkça deklare etmeleri gerekiyor”.
Bizzat kendisinin de sosyal medya üzerinden ölüm tehdidi, ırkçı söylem ve cinsiyetçi hakarete maruz kaldığını ifade eden Mezopotamya Ajansı (MA) Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Diren Yurtsever ise çalıştığı kurumda kendisiyle birlikte diğer kadın gazetecilerin de sık sık çevrimiçi taciz ve tehdide maruz kaldığını söylüyor:
“Hem lince maruz kaldım hem de bunun üzerinden aldığım mesajlarda küfür, ırkçı tehdit, cinsiyetçi hakaretlere maruz kaldım. Bu benim yaşadıklarımın yalnızca küçük bir bölümü; kadınlara dönük hak ihlallerini haberleştiren MA’da gazetecilik yapan diğer kadınlar da çeşitli taciz ve tehditlere maruz kalıyor. Biz bu tarz durumlarda hukuki süreçten psikolojik desteğe kadar her türlü yardımı sağlamaya çalışıyoruz. Tespit ettiğimiz vakalarda ilk olarak avukatlarımız aracılığıyla söz konusu hesap ya da kişiler hakkında suç duyurusunda bulunuyoruz. Gerekli durumlarda basın açıklaması yapıp, failleri teşhir ediyoruz.”
Kürt medyasına yönelik baskı ve tacizin arttığı bir dönemde MA olarak kuruluşta görev yapan kadın gazetecilere her türlü desteği sağlamaya çalıştıklarını söyleyen Yurtsever, şöyle devam ediyor:
“İnsan Hakları Derneği (İHD) gibi hak örgütlerine başvuruda bulunuyoruz. Üyesi olduğumuz, yönetim kurullarında yer aldığımız Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DGFD) üzerinden ihtiyaç halinde psikolojik destek alınmasını sağlayabiliyoruz. Ayrıca hukuki sürecin takipçisi olup çalışan arkadaşlarımızın talebi doğrultusunda basın açıklaması yapıp diğer basın örgütleriyle dayanışma içerisinde konunun gündeme gelmesini sağlıyoruz.“
Dijital medyada faaliyet gösteren haber kuruluşu Medyascope’un Haber Koordinatörü ve Sorumlu Müdürü Kaya Heyse ise çevrimiçi taciz ve gazetecilerin yaşadığı diğer sorunlara yönelik çeşitli hazırlıklar yaptıklarını belirterek şunları söylüyor:
“Değişen medya ve habercilik ortamında kadın gazetecilere yönelik şiddetle birlikte LGBTİ+ haberciliği ve iklim haberciliği konularına yönelik referanslar da içeren ve bu alanlarda açık yönergelere sahip olan bir strateji dosyasını 2024’ün ilk aylarında uygulamaya koyacağız.”
Türkiye’deki hemen hemen çoğu dijital haber kurumunda olduğu gibi kendilerinin sosyal medya paylaşımlarının altında da linç, hakaret ve ağır tehditlerle karşılaştıklarını belirten Heyse, şöyle devam ediyor:
“Her kuruluş bu tip vakalar karşısında çalışanını koruyan bir sisteme sahip olmalı. Bu iki aşamalı bir sistem. Birinci aşama hukuki sistem. İkinci aşama ise psikolojik destek aşaması. Fiili olarak tüm mekanizmaları çalışanlarımıza açıyoruz.”
Heyse, kuruluşun sosyal medyadaki haber paylaşımları ve yayınlarına gelen yorumları ve mesajları takip edebilmek için kurum içerisinde bir masa oluşturduklarını, sosyal medya platformlarının çeşitli özelliklerini kullanarak konu hakkında izleme yaptıklarını ancak bunun sistematik bir şekilde fayda verebilmesi için insan kaynağına gerek duyulduğunun da altını çiziyor.
Söz gazetecilerde:
IPI’ın konu hakkında görüşüne başvurduğu deneyimli gazeteci Hale Gönültaş, son zamanlarda gazetecilik faaliyetleri sebebiyle çevrimiçi taciz ve tehdidin hedefi olan gazetecilerden. Son olarak Ağustos ayında, kaleme aldığı bir haber sebebiyle İslami görüşleri olan Tevhid Grubu üyeleri tarafından sosyal medya üzerinden hedef alınan Gönültaş’ın olay hakkında savcılığa yaptığı suç duyurusu, takipsizlik kararıyla sonuçlandı.
Gazetecilere yönelik tehdit ve taciz vakalarında yargının, yaygın medyanın tutumunu sergilediğini ifade eden Gönültaş, şunları aktarıyor:
“Ana akım medyanın, iktidarın kontrolü nedeniyle yazamadıklarını/yazmadıklarını bağımsız medya yazıyor ve hakikatleri görünür kılıyor. Dolayısıyla bir gazetecinin görünmek istenmeyeni alternatif medyada kamuoyuna duyurması ve bunun karşılığında tehdit, taciz ile karşılaşması ana akım medyanın gündeminde olmuyor. Sadece alternatif medya ve bazı gazetecilik meslek örgütleri ses çıkarıyor ve tepki gösteriyor.”
Gazetecilere yönelik tehdit ve taciz vakaları karşısında kurumsal bir cevap mekanizmasının henüz geliştirilemediğini belirten Gönültaş, şöyle devam ediyor:
“Yaygın medyanın iktidara yakınlığı, yargı için de geçerli. Yargıda da siyasallaşmanın binlerce örneğini aktarabiliriz. Yaptıkları haberler nedeniyle tehdit edilen gazeteciler savcılığa suç duyurusunda bulunduklarında sonuç genellikle tehdit edenin lehine oluyor.”
Daha önce farklı haber kuruluşlarında çalıştıktan sonra şu sıralar gazetecilik faaliyetlerini freelance olarak sürdüren Suzan Demir de daha önce çevrimiçi tacizin hedefi olan gazetecilerden biri:
“İdeolojim ve görüşlerim sebebiyle hedef alındığım oldu. Bu bağlamda farklı sosyal medya kanalları aracılığıyla tehdit edildim. Irkçı ve cinsiyetçi söylemlerin hedefi oldum. Çalışma arkadaşlarımın önemli bir bölümü bana sahip çıkarken ne haber kuruluşları ne de meslek örgütlerinden bu konuda somut destek görebildim” diyen Demir’e göre tehdit ve taciz vakaları karşısında ortada kanıksanmış bir durum var ve haber kuruluşları da bu sistemin içerisinde.
Kadın gazetecilerin büyük oranda doğrudan kimlikleriyle hedef alındığını çünkü bunun gazeteciler için daha korkutucu olarak algılandığını kaydeden Demir, sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Haber kuruluşlarının gazetecilere çatışma ve deprem gibi doğal afetlerle ilgili psikolojik destek sağladığını görüyoruz ama bunu çevrimiçi şiddet ve tehdit gibi diğer alanlarda göremiyoruz. Sanırım kuruluşların gazetecilere sahip çıkması için bazı ideolojik bariyerleri aşmaları gerekiyor. Sosyal medyadaki saldırıları da en az gazeteciler kadar ciddiye almaları gerekiyor ancak şöyle de bir durum var ki bazen gazeteciler olarak biz bile bu taciz ve tehdit vakalarını ciddiye almıyoruz. Gazetecilere öncelikle kurumlarının sahip çıkması gerekiyor.”
“Türkiye 2023 yılının ilk yarısında çevrimiçi troll kampanyalarında tüm dünyada ilk sıradaydı”
Gazetecilikte Kadın Koalisyonu’nda (CFWIJ) Operasyon Müdürü olarak görev yapan Damla Tarhan Durmuş da IPI’ın çevrimiçi taciz/şiddet konusundaki sorularını yanıtladı.
Türkiye’de özellikle 2021 yılından itibaren organize yürütülen çevrimiçi troll kampanyalarının arttığına dikkat çeken Durmuş, şunları söylüyor:
“Önceleri kadın gazetecileri doğrudan tehdit eden hesaplar artık bunu gizlenmeden, açıktan açığa, eş zamanlı olarak yapmaya başladılar. Bu troll kampanyaları, kadın gazetecilerin gerçek hayatta da hedef gösterilmesine yol açtı. Aslında karşılaştıkları haberlerden hoşnut olmayan vatandaşlar da sosyal medya platformlarında yankı uyandıran bu mesajları gördükçe cesaretlendi ve gazetecileri bu şekilde alenen hedef alabilmek normalleşmeye başladı.”
Türkiye’nin 2022 yılının ilk yarısında (Ocak-Temmuz) çevrimiçi troll kampanyalarında tüm dünyada ikinci sırada, 2023 yılının ilk yarısında ise birinci sırada yer aldığının altını çizen Durmuş, özellikle son iki yılda bu şiddet türünün şekil değiştirmeye ve çok daha tehlikeli bir hal almaya başladığını ve kadın gazetecilerle birlikte çalıştıkları kurumların da daha farklı savunma mekanizmaları geliştirmeleri gerektiren bir duruma gelindiğini vurguladı.
“Maalesef haber merkezlerinin Türkiye’de çevrimiçi taciz/şiddet konusunda somut çalışmaları olduğunu göremiyoruz. En azından psikolojik destek dahi vermenin ne kadar önemli ve gerekli olduğunun farkında değiller. Kaldı ki son iki yıldır pek çok haber merkezinde gazetecilerin en temel insani çalışma koşulları ve hakları için greve gittiğini gördük. Dolayısıyla gazeteciler daha hak ettikleri ücreti ve koşulları dahi sağlayamayan haber merkezlerinden daha fazlasını beklemiyorlar. Aslında haber merkezlerinin yaptığı şey ölümü gösterip sıtmaya razı etmek diyebiliriz. Psikolojik ve hukuki destek gibi en temel hizmetlerin bile çok lüks görüldüğü bir ülke olduk maalesef. Ne yazık ki bu noktada, meslek örgütlerinin ve sivil toplum kuruluşlarının, haber kuruluşlarına oranla daha aktif çalıştıklarını görüyoruz.”
Kadın gazetecilere yönelik çevrimiçi taciz/şiddet karşısında haber kuruluşlarının atabileceği adımların üç farklı aşaması olduğuna dikkat çeken Tarhan, bunları şu şekilde açıklıyor:
“Öncelikle haber merkezlerinin çalışanlarına yönelik çevrimiçi şiddet vakalarında bir açıklama yaparak gazetecisinin arkasında durduğunu söylemesi çok önemli. Çok basitmiş gibi görünen ama çok etkili bir adım aslında. Ülkemizde kadın gazeteciler yöneticilerine gidip çevrimiçi şiddete maruz kaldığını bile söyleyemiyor.
İkinci olarak atılabilecek temel adım, haber kuruluşlarının gazetecilere psikolojik destek sağlaması. Çünkü tehdit ve tacize maruz kalan gazetecilerin ruh sağlığını korumaları hiç de kolay değil.
Bir diğer adım da gazetecileri çevrimiçi saldırılardan korumak için onlara eğitim verilmesi. Olası saldırılara karşı gazetecilerin ne yapması gerektiği, kişisel verilerini korumak için neler yapılabileceği, hesaplarını korumak ve bu saldırıları en az hasarla atlatmak için atılacak adımları anlatmak ve bu doğrultuda eğitimler vermek çok önemli.”
Freelance çalışmanın ve bir kurum adına çalışmanın farkları
Tüm çalışma alanlarında olduğu gibi gazetecilikte de bir kuruma bağlı olmadan freelance çalışan insan sayısı her geçen gün artıyor. Özellikle YouTube üzerinden kendi kanallarını oluşturan bağımsız gazetecilerin yanında farklı haber merkezleri için haber oluşturan ancak kariyerlerine sözleşmesiz ve serbest çalışan olarak devam eden gazetecilerin sayısı da yükselişte. Tıpkı çeşitli haber kuruluşlarının personeli olarak çalışan gazeteciler gibi, sözleşmesiz çalışan freelance gazeteciler de sosyal medyadaki taciz, linç ve hedef gösterme vakalarının doğrudan hedefi olabiliyor.
Bu noktada bir kurum çalışanı olmak ve freelance çalışan olmak arasındaki farklar açısından görüşünü aldığımız BirGün Ankara Temsilcisi Nurcan Gökdemir, kadın gazetecilerin bir kurumda ya da freelance olarak çalışmalarının, taciz ve tehdit vakaları açısından somut bir fark yarattığı görüşünde. Bir kurum altında çalışan gazetecilerin bu tip vakalar karşısında hem tepki gösterme hem de hesap sorma anlamında daha farklı olanaklara sahip olduğunu belirten Gökdemir, freelance çalışan kadın gazetecilerin ise bu anlamda daha sahipsiz olduğunun altını çiziyor.
Gazeteci Hale Gönültaş ise freelance ya da herhangi bir haber kuruluşu adına çalışmanın tehdit ve taciz konusunda herhangi bir ayrım ya da fark ortaya koymadığını ifade ederek şunları paylaşıyor:
“Freelance çalıştığınızda hem çeşitli meslek örgütleri hem de haberi kaleme aldığınız kuruluş ve diğer bağımsız medya kuruluşlarının desteğini görüyorsunuz. En azından benim tecrübelerim bu yönde.”
CFWIJ’den Damla Tarhan Durmuş ise kendilerine ulaşan gazetecilerin, bir haber kuruluşu için çalışmakla freelance çalışmak arasında fark olduğunu onayladıklarını söylüyor:
“Bir noktada bu durum bir farklılık yaratıyor diyebiliriz. Bunu özellikle gazetecilerden duyuyoruz. Konuştuğumuz gazeteciler her türlü şiddet vakalarında kendilerinin arkasında duran bir medya kuruluşunda çalışmayı daha güvenli buluyor. Burada aslında freelance gazetecilerin ve yerel bir medya kuruluşunda çalışan gazetecilerin biraz daha dezavantajlı hissettiklerini söylemek mümkün, çünkü şiddet nereden gelirse gelsin büyük yerlerde çalışan gazetecilere daha fazla destek olunması, yapılan saldırıların daha kısa sürede kesilmesini sağlıyor. Özellikle uluslararası platformların bu gazetecileri desteklenmesi onları psikolojik anlamda da rahatlatıyor.
Haber kavramının giderek dijitalleştiği, haber kuruluşlarının da faaliyetlerini dijital medyanın imkanlarıyla donatmaya devam ettiği bir dönemde, kadın gazetecilere yönelik çevrimiçi taciz ve şiddet, nitelikli ve özgür gazeteciliğin önündeki en büyük engellerden biri olmaya devam ediyor. IPI, Türkiye ve dünyadaki bütün haber kuruluşlarını, özellikle kadın gazetecilere yönelik çevrimiçi saldırıların farkında olmaya ve bu saldırılar karşısında çalışanlarını gerektiği şekilde koruyarak bağımsız ve nitelikli gazeteciliğin sürdürülmesine katkıda bulunmaya davet ediyor.
IPI’ın daha önce Türkiye’de kadın gazetecilere yönelik çevrimiçi taciz/şiddet konusunda hazırladığı bazı çalışmaları aşağıda bulabilirsiniz:
- Gazetecilere karşı çevrimiçi tacizi sonlandırabildik mi?
- IPI Röportaj: Türkiye’de kadın gazetecilere yönelik çevrimiçi saldırılar
- IPI’s database on online abuse against journalists (İNG)
- ‘Rampant sexism’ in attacks on Turkey’s women journalists (İNG)
- IPI launches ‘Voices Against Online Harassment’ series (İNG)
- Haber merkezlerinin çevrimiçi tacizle mücadelesine yönelik IPI protokolü
- IPI online course: Building an effective protocol for newsrooms to address online harassment (İNG)
- Newsroom measures to address online harassment (İNG)
- Online harassment against freelance journalists (İNG)