Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI); İstanbul’da 26 Haziran 2021’deki Onur Yürüyüşü’nü takip ederken polisin boğazına bastırarak işkence ve ters kelepçeyle gözaltına aldığı AFP foto muhabiri Bülent Kılıç hakkında “görevi yaptırmamak için direnmek” ve “kamu görevlisine görevinden dolayı alenen hakaret” suçlamalarıyla açılan davanın ilk duruşmasını izledi.
Agence France-Presse (AFP) foto muhabiri Bülent Kılıç, 26 Haziran 2021’de İstanbul’da düzenlenen Onur Yürüyüşü’nü takip ederken gözaltına alınmıştı. Polis memurlarının dizlerini sırtına ve boğazına bastırarak nefes almasını engelledikleri Kılıç’ın, gözaltına alındığı esnada “Nefes alamıyorum” diyerek bağırdığı anlar kameralara yansımıştı.
Kılıç kendisini darp eden polislerden hem şikayetçi olmuş hem de kırılan fotoğraf makinesi için tazminat talep etmişti. Mahkeme, polisin “orantısız güç kullanımı” sebebiyle Kılıç’a tazminat ödenmesine karar vermiş ancak olaya karışan iki polis memuru hakkında takipsizlik kararı vermişti. Aynı gün, polislerin şikayeti üzerine Kılıç hakkında dava açılmıştı.
İstanbul 19. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada Kılıç’ın savunmasını Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) üstlenirken IPI ile birlikte Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) ve Türkiye Gazeteciler Sendikası da (TGS) duruşmayı takip etti.
Gazeteci Bülent Kılıç, görevli polislerin hazırladığı olay tutanağında kendisiyle ilgili yer alan iddialara ilişkin şunları söyledi: “Polislere hakaret ettiğim yönündeki iddialar yalandır, yaşananlar video kaydıyla belgelenmiştir. Polis memurları bana hakaret etmiştir. Ben sadece görevimi yapıyordum. 20 yıldır gazeteciyim. Polisler bana önce sözlü, sonra da fiziksel saldırıda bulunup kameramla bana vurdular ve kameramı yere attılar. Görüntülü tutanakta da görüleceği üzere işkence gördüm. Yaptıklarının suç olduğunu bildikleri için başka polislere kameramı buldurmaya çalıştılar. Beyoğlu İlçe Emniyet Müdürü olayla ilgili benden bizzat özür diledi. Suçlamaları kabul etmiyorum, beraatimi talep ediyorum.”
Kılıç’ın avukatı Veysel Ok ise savunmasında şu ifadelere yer verdi: “Bu iddianame baştan sona utanç verici. Müvekkilim işkenceye maruz kalıyor, ‘nefes alamıyorum’ diye bağırıyor. Polisler kendi suçlarını örtbas etmek için Cumhurbaşkanının ismini kullanıyor ve ona hakaret edildiğini iddia ediyor. Polislerin yargılanması gerekirken müvekkilim yargılanıyor.”
Şikayetçi polislerden Sedat Kılıç duruşmaya geç geldi. Tutanakta yazılan her şeyin doğru olduğunu öne süren Kılıç, gazeteci Kılıç’tan şikayetçi olduğunu söyledi.
Mahkeme, Avukat Ok’un şikayetçi polise yöneltilmesini istediği “Her zaman kişileri yere yatırıp nefesini kesecek şekilde mi uygulama yapıyorsunuz?” sorusunu, dosyanın içeriğiyle alakalı olmadığı gerekçesiyle reddetti.
Şikayetçi polislerden Kılıç, tanık olarak İstanbul Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü’nden üç polis memuru çağırdı. İlk tanık Emre Sunar, olay anında gazeteci Kılıç’a müdahale edilen noktaya 4-5 metre mesafede olduğunu ve polis tutanağında öne sürülen hakaretleri bizzat duyduğunu belirtti.
Mahkeme daha sonra Avukat Ok’un “toplumsal bir olay esnasında iki kamera taşıyan bir kişinin ne yaptığının varsayıldığı ve polisin neye dayanarak gazeteci Kılıç’a şiddet uyguladığı” yönündeki sorusunu da dosyanın içeriğiyle alakalı bulmayarak reddetti.
Tanık polis Sunar, gazeteci Kılıç’ın polise mukavemet “eğiliminde” olduğunu ve Kılıç’a karşı polise yasada tanınan şiddet yetkisinin kullanıldığını savundu.
Diğer tanık polis memurları Ercan Tuğay ve Cemal Tuzak ise olayı hatırlamadıklarını ifade etti. Tuğay, olayı hatırlamadığını ancak tutanağın içeriğinin doğru olduğunu öne sürdü. Tuzak ise “Olayın yaşandığı yer ile aramda 35-40 metre vardı. Olayın yaşandığı anı hatırlamıyorum. Orada görevli polisler olarak grup halinde (tutanağı) imzaya davet edildik” dedi. Tuzak, hakimin “Tanık olmadığın olayın tutanağına nasıl imza atıyorsun?” sorusuna cevap vermedi.
Tanıkların ardından tekrar söz alan gazeteci Kılıç polislere hakaret etmediğini, video görüntülerinde şikayetçi polisin kendisine hakaret ettiğinin açıkça görüldüğünü belirtti.
Son olarak söz alan Avukat Ok, tutanağın hukuken ne kadar sorunlu olduğunun ortaya çıktığına dikkat çekti.
Sanığın savunmasının alınmıș olmasını göz önünde bulundurarak duruşmalardan vareste tutulması talebini kabul eden mahkeme, bir sonraki celsede Beyoğlu İlçe Emniyet Müdürü’nün dinlenmesi talebini reddetti ve olayın gazeteci Kılıç tarafından kaydedilen görüntülerinin istenmesine karar vererek duruşmayı 15 Şubat 2024 tarihine erteledi.
IPI, yargılanan gazetecilerin davalarını izlemeye ve Türkiye’yi uluslararası ve ulusal yasal yükümlülüklerine uyması için çağrı yapmaya devam edecek.
IPI’ın hazırladığı dava gözlem yazılarına buradan ulaşabilirsiniz.