Read in English

Kapatılan Dicle Haber Ajansı (DİHA) çalışanı, muhabir İdris Sayılğan’ın yargılandığı davanın üçüncü duruşması 23 Mayıs 2018’de Muş’ta görüldü. “Terör örgütü üyeliği” ile suçlanan gazeteci için 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası isteniyor. Sayılğan’ın avukatlarının biri İstanbul’dan, diğeri Van’dan gelerek duruşmaya katıldığı halde duruşma salonuna 435 km uzaklıkta tutulduğu Tranzon E tipi cezaevinden getirilerek Sayılğan’ın duruşmaya katılmasına izin verilmedi.

27 yaşındaki Sayılğan, özellikle Türkiye’nin çoğunlukla Kürt popülasyonun yaşadığı şehirlerdeki insan hakları ihlallerini haberleştirmesi ve çevre ve kadın hakları üzerine yaptığı haberlerle tanınıyor. 17 Ekim 2017’de evine yapılan baskınlar göz altına alınmış, bir hafta sonra da tutuklu yargılanmak üzere cezaevine konmuştur.

Sayılğan ve 5 diğer sanığın terör suçlamalarıyla yargılandığı davanın iddianamesi tam 10 ay sonra hazırlandı. İddianamenin 70 sayfası Sayılğan aleyhine “delil” üretmeye ayrılmıştır. Bu sayfaların beşinde Türk Silahları Kuvvetleri tarafından bölgede yapılan operasyonlar sonucu hayatını kaybedenler; hükümet tarafından belediyelere atanan kayyımlar; Kürt kültür ve edebiyatı; Kürt politikacılara yapılan taciz ve tutuklamalar gibi çeşitli konulardaki makalelere atıf yapılmıştır.

Gazete makalelerinin yer aldığı beş sayfalık bölümde, ek olarak Sayılğan’ın hasta mahkumların hapishane koşullarıyla ilgili yaptığı haberler ve kendi makalelerine ait linkleri Twitter hesabından paylaştığı gönderiler mevcut. Kalan 65 sayfanın tamamında Sayılğan’ın kaynağı belli telefon görüşmelerinin dökümü yer alıyor.

Sayılğan’ın avukatı Barış Oflas davanın tamamen gazeteciliği hedef alarak oluşturulduğunu söylüyor.

“İdris’in tek yaptığı haber değeri taşıdığını düşündüğü konuları haberleştirmekti. Haber ve makaleler dışında hiçbir somut delil olmaması, hukuk devletinin hiçe sayımını açıkça gözler önüne seriyor.”

Tehditler ve isimsiz telefon aramaları

Dokuz çocuklu ailenin üçüncü oğlu İdris gazetecilik okumaya karar verdi. 2012’de Mersin Üniversitesi Gazetecilik Bölümü’nden mezun olarak DİHA’da çalışmaya başladı. 2016 darbes teşebbüsü ardından Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılan DİHA’nın onlarca eski çalışanı halen tutuklu veya göz altında.

Sayılğan’ın iş arkadaşı ve şu anda DİHA’nın yerine kurulmuş Mezopotomya Ajansı’nda çalışan Nimet Ölmez, meslektaşını “mükemmel bir gazeteci” olarak tanımlıyor.

“Kadın sorunları ve hakları gibi çok çeşitli konularda makaleleri konu aldı, ancak tabii bunların hiçbirine iddianamede değinilmiyor,” diyor Ölmez. “Onu daha dikkatli olması konusunda uyarırdık.”

Sayılğan’ın kardeşi Ebubekir ise sorunların 2016’daki darbe girişiminden daha önce, İdris Muş’ta bir orta okul öğretmeninin Kürtçe konuşmakta ısrar eden öğrencilerine ancak çoban veya evhanımı olacaklarını söylediğini raporlamasıyla başladığını söylüyor. Olay, bölge milli eğitim müdürü için utanç konusu oldu.

“İşte o zaman isimsiz telefon çağrılarından tehditler almaya başladı İdris,” diyor Ebubekir.

Ancak Sayılğan’ın bölge cezaevlerindeki mahkumlara yapılan kötü muamele haberi otoriteler için en çok rahatsızlık yaratan olmuş.

“O dönemde evin yakınında değişik araçlar görmeye başlamıştık,” diye anımsıyor Ebubekir. Ölmez ise Sayılğan’ın sosyal medya üzerinden de bir çok tehdit aldığının altını çiziyor.

Görünen o ki, Türk Adli Tıp Kurumu’ndan salıverilmesi yönünde tavsiye verilmesine rağmen serbest bırakılmayan ve sağlık durumunun kötüye gitmesi sonucu hapiste hayatını kaybeden Celal Şeker’i konu alan yazısı Sayılğan’ın otoritelerin radarına daha çok girmesine sebep oldu.

Şeker, Sayılğan’ın ikinci duruşmasından bir hafta önce hücresinde hayatını yitirdi.

Kasıtlı olarak evinden ve ailesinden çok uzakta tutuklu

Ekim 2017’de göz altına alınmasından kısa bir süre sonra, Sayılğan Trabzon Cezaevi’ne nakledildi. Maddi durumu sıkıntılı olan ve başka bir oğullarının Ankara’da cezaevinde olan ailesi henüz Sayılğan’ı ziyarete gidemedi.

Kardeşi Ebubekir, “Ankara’daki Mehmet ve İdris arasında maddi zorluklar sebebiyle seçim yapmak zorunda kaldık,” diye anlatıyor. “İdris güçlüdür, Mehmet ise daha genç, o yüzden ailem ilk fırsat bulduklarında Mehmet’i ziyarete gittiler.”

Kürt gazetecilerin çoğunlukla şehirler arası yolculuk imkanı olmayan ailelerinden ve gözaltına alındıkları veya duruşmanın yapıldığı ilden uzağa yerleştirilmeleri sıra dışı bir uygulama değil. Avukatlarınca Sayılğan’ın Muş’ta bir hapishaneye taşınması için yapılan resmi başvuru reddedildi. Avukat Oflas’a göre, Sayılğan’ın Trabzon’da tutulması adil yargılanma hakkına başka bir ihlal daha.

Benzer şekilde, avukatlarının Sayılğan’ın tutuklu yargılanmasına karşı yapılan bütün yasal itirazlar da çeşitli yerel mahkemelerce reddedildi. Görülen üç duruşmada da, ilgili mahkeme Sayılğan’ın tutukluluğunun devamına hükmetti.

Sanığın savunması teknik bir problemden ötürü engellendi

23 Mayıs’taki duruşma, adli video-konferans sistemi SEGBİS teknik bir arızadan ötürü kullanılamadı. Mahkemenin belirttiğine göre Trabzon’daki cezaeviyle bağlantı kurulamadı, bu sebeple Sayılğan’ın savunmasını sunması mümkün olmadı.

Oflas’ın da üyesi olduğu Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) Sayılğan’a hukuki destek sağlıyor. Sayılğan’ın yokluğunda görülen duruşmada, Oflas ve MLSA üyesi Avukat Veysel Ok gazetecinin savunmasını devraldı.

Veysel Ok mahkemede, Türkiye Anayasası ve devletin imzacısı olduğu diğer basın kanunu ve uluslararası sözleşmelerce, hazırlanan bu iddianamenin ifade özgürlüğü hakkına tamamen ihlal oluşturduğunu söyledi.

Ok, “İdris’in haberlerini beğenmeyebilirsiniz, fakat haklarında herhangi bir yargıda bulunamazsınız,” dedi ve devam etti: “Delillerin çoğu telefon görüşmelerinin kayıt dökümanları ile haber kaynaklarından oluşuyor. Gazetecilerin kaynaklarının korunması, ifade özgürlüğünün olmazsa olmazıdır. Hakim ve savcılar olarak, İdris’in haberleri, editoryal kararları ve kaynakları hakkında söz hakkı bulunduramazsınız. Hiçbir hakim veya savcı, bir gazetecinin ne şekilde haberi sunacağı, kaynak olarak kiminle konuşacağı veya nerede yayınlayacağı hakkında karar veremez. Bunu yapacak yetkide değildirler. Haberden memnun değillerse yapabilecekleri tek şey haber okumamaktır. Gazeteciyi tutuklamak değil.”

Ok, ayrıca Sayılğan’ın tutuklanmasının bir nedeninin bölgeden aktarılan haberlerin önününü kesme isteği olduğunu da ekledi;

“Onu gözaltında tutmanızın tek sebebi, bölgedeki tek haber kaynağının hükümet olarak kalmasını sağlamaktır.”

Avukat Oflas ise Türkiye’de gazeteciliğin yargı yoluyla giderek suçlaştırıldığını vurguladı:

“Müvekkilimin tek yaptığı bölgedeki insan hakları ihlallerinin raporlaştırılmasıdır. Bugün davaya konu olması, Türkiye’de basın özgürlüğünün açık ve genel bir resmidir. Bugün ülkemizdeki medya aynı şarkıyı söyleyen tek sesli bir koro gibi, diyen Oflas bu duruma mahkemelerin, gazeteciliği suçlaştırarak katkı sağladığını da ekledi.

Oflas, Sayılğan’ın yalnızca gazetecilik mesleğinden ötürü tutuklandığının altını çizdi. IPI’a konuşan Oflas, “Serbest bırakıldığında, haber yapmaya devam edecek” dedi. “Haber sunan bir gazeteci nasıl kaçma riski taşır? Mahkemenin nasıl olup da İdris’in kaçma riski taşıdığı gerekçesiyle hapiste tuttuğunu anlayamıyoruz.”

Sayılğan’ın kardeşi Ebubekir, İdris’le her Cuma telefonla görüşüyor. En son 23 Mayıs’tan önceki Cuma günü konuştuklarında, Sayılğan kardeşine serbest bırakılmasını beklememesini söylemiş.

Ebubekir yine de kardeşinin motivasyonun iyi olduğunu söyledi. “İdris çok güçlü biri ve olan biteni çok iyi kavrıyor. Serbest bırakılacağına dair boş beklentilerde bulunmuyor, ancak umutsuz da değil. Umutlu, ancak umudun esiri de değil.”