Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI), basına yönelik şiddet ve saldırıların arttığı bu dönemde 2 Kasım Gazetecilere Karşı Suçlarda Cezasızlıkla Mücadele Uluslararası Günü vesilesiyle tüm devletlere, çatışma bölgeleri de dahil olmak üzere gazetecilerin güvenliğini koruma yükümlülüklerini acilen yerine getirme ve gerçekleşen suçların cezasız kalmasına son vermek için somut adımlar atma çağrısında bulunuyor.

Son 30 yılda 1.600 gazeteci görevlerini yerine getirirken öldürüldü. Bu durum, gazeteciliği dünyanın en riskli mesleklerinden biri haline getirdi. Bu olayların sadece küçük bir kısmında – UNESCO’nun tahminlerine göre sadece onda birinde – sorumlular yargı önüne getirildi.

Bu veriler, devletlerin uluslararası hukuk ve diğer anlaşmalar çerçevesinde gazetecilere özgür ve güvenli bir ortam sağlama, basına yönelik suçların tam anlamıyla soruşturulması ve yargılanması için gereken yükümlülüklerini yerine getirme konusunda ciddi oranda başarısız olduklarını ortaya koyuyor.

Uluslararası hukuk uyarınca devletlerin, gazetecilere yönelik saldırıları hızlı, kapsamlı ve bağımsız bir şekilde soruşturma ve sorumluları kovuşturma yükümlülükleri olduğunu vurgulamak istiyoruz. Bu yükümlülük; uluslararası ve bölgesel insan hakları belgelerinin yanı sıra çok sayıda BM protokolü ve kararında da yer almakta olup, devletlerin insan hakları ihlallerine karşı etkili bir hukuk yolu sağlamasını gerektirmektedir.

Kasım 2022’de, BM üye devletlerinin temsilcileri, Viyana’da bir araya gelerek gazetecilerin güvenliğini koruma konusunda yeniden taahhütte bulundu ve basına yönelik suçlarda cezasızlıkla mücadele için somut adımlar atmaya söz verdi. Bu toplantı, gazetecilerin karşılaştığı tehditlere karşı koordinasyon halinde davranmayı mümkün kılacak bir bir çerçeve oluşturmak amacıyla sivil toplumun çağrısı üzerine devletler arasında yapılan Gazetecilerin Güvenliği ve Cezasızlık Sorunu Üzerine BM Eylem Planı’nın 10. yıl dönümü vesilesiyle düzenlenmişti.

Son bir yılda, bu vaatler somut bir eylem ya da değişim getirmedi ve pek çok gazetecinin durumu dünya çapında daha da vahim hale geldi. Basına yönelik saldırı, şiddet ve tehditler artarken cezasızlık oranları da kabul edilemez oranda yüksek seyretmeye devam ediyor.

Gazze, Ukrayna, Haiti, Etiyopya, Sahel ve Yemen dahil olmak üzere dünyanın pek çok yerinde savaş ve silahlı çatışmalar sürerken, devletin gazetecilere karşı işlenen suçları soruşturma yükümlülüğünün çatışma bölgelerinde ortadan kalkmadığını hatırlatıyoruz. Aksine, yetkililer uluslararası hukuk ve uluslararası insancıl hukuk uyarınca silahlı çatışma koşullarında gazetecilerin ve medya çalışanlarının güvenliğini sağlamakla yasal olarak yükümlüdür. Silahlı çatışma ortamında bir gazeteciye yönelik kasıtlı bir saldırı savaş suçu teşkil eder ve bu tip saldırılar savaş suçu olarak soruşturulmalıdır.

11 kritik olayın soruşturulmasında hiç ilerleme kaydedilmedi ya da yetersiz ilerleme kaydedildi

IPI, geçen yıl Uluslararası Gazetecilere Karşı İşlenen Suçlarda Cezasızlıkla Mücadele Günü’nde, son 10 yılda öldürülen ya da kaybolan ve yetkililerin hesap verme konusunda yetersiz kaldığı 11 gazeteciyi anmıştı.

Bu listedeki gazetecilerin hikayelerine bakıldığında, devletlerin gazeteci ölümlerini soruşturmasının bir istisna olduğu görülüyor. Başlatılan soruşturmalar genellikle zaman içinde sekteye uğruyor ya da gerekli bağımsızlık ve şeffaflıktan yoksun kalıyor. Kovuşturmalar ise daha da nadir. Mahkeme süreçleri genellikle zorlu ve son derece yavaş ilerliyor, bazen yıllarca sürüyor. Yargı önüne çıkarılanlar genellikle kiralık katiller iken, suçu planlayan ve organize edenler çoğu kez adaletten kaçmayı başarıyor.

Bazı ülkelerde polis ve kolluk kuvvetleri teknik kapasite ve soruşturma desteği açısından avantajlı konumda olabiliyor, ancak gazeteci cinayetlerinde adaletin önündeki en yaygın engel olarak siyasi irade eksikliği ön plana çıkıyor. Bunun nedeni ise kapsamlı ve şeffaf bir soruşturma sonucunda ortaya çıkacak gerçeğin iktidardakilerin işlenen suçlardaki sorumluluğunu ortaya çıkaracak olması, elde edilmiş siyasi veya ekonomik çıkarları tehdit etmesi veya yozlaşmış sistemleri çökertecek olması.

2022’de altını çizdiğimiz 11 vakanın altısının soruşturmasında hiçbir ilerleme kaydedilmedi: 2022’de Batı Şeria’da İsrail ordusunun düzenlediği bir baskın sırasında vurularak öldürülen tanınmış El Cezire muhabiri ve IPI Dünya Basın Özgürlüğü Kahramanı Şirin Ebu Akleh; 2014’te ruhsatsız ilaç satışlarını haberleştirdikten sonra sırtından vurularak öldürülen Pakistanlı gazeteci Şan Dahar; 2019’da Afrika futbolundaki yolsuzlukların ortaya çıkarılmasına yardım ettikten sonra Gana’da öldürülen araştırmacı gazeteci Ahmed Hussein-Suale; 2018’de üst düzey Suudi yetkililerin emriyle Suudi Arabistan İstanbul Başkonsolosluğu’nda öldürülen ve vücudu parçalara ayrılan Cemal Kaşıkçı; 2020’de Mozambik’in kuzeyindeki Cabo Delgado’da yaşanan çatışmayı takip ederken kaybolan Radio Comunitaria de Palma muhabiri Ibraimo Mbaruco; ve 2012’de evinde boğularak öldürülen Meksikalı saygın suç muhabiri Regina Martinez Perez.

Diğer beş vakada ise ilerleme sekteye uğradı ya da yetersiz ilerleme kaydedildi: 2017’de Güney Sudan’da öldürülen İngiliz-Amerikalı bağımsız gazeteci Christopher Allen; 2017’de Malta’daki evinin yakınında arabasına yerleştirilen bombanın patlaması sonucu öldürülen, üst düzey yolsuzluklarla ilgili haberleriyle tanınan araştırmacı gazeteci ve blog yazarı Daphne Caruana Galizia; 2021’de Atina’da öldürülen Yunan suç muhabiri Giorgos Karaivaz; 2018’de Slovakya’nın Bratislava şehrinin yakınlarında öldürülen, yolsuzluk ve vergi kaçakçılığı üzerine çalışan araştırmacı gazeteci Ján Kuciak; ve 2017’de Bangalore’de vurularak öldürülen Hintli gazeteci ve editör Gauri Lankesh.

Share