Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI), Türkiye yetkililerini son 20 günde beş gazeteciye arka arkaya düzenlenen saldırılara yönelik soruşturmaları derhal tamamlamaya ve saldırganların adalete teslim edilerek sorumluları cezalandırmaya çağırıyor.

İlk olarak 10 Mayıs’ta, Yeniçağ gazetesi yazarı Yavuz Selim Demirağ Ankara’daki evinin önünde bir grubun saldırısına uğradı. Türkiyem TV’deki programını bitirdikten sonra evine dönerken gazeteciyi çevreleyen grup sopalarla saldırdı. Saldırı ardından polis altı kişiyi gözaltına aldı ancak ilk sorgulamanın ardından “gazetecinin hayati tehlikesi bulunmadığı” gerekçesiyle şüpheliler 24 saat geçmeden serbest bırakıldı.

Çok geçmeden olayı yeni bir saldırı izledi. Yeni Yüzyıl gazetesi yazarı İdris Özyol Antalya’da bir grubun saldırına uğradı. Başından ve göğsünden ağır darbeler alan gazeteci hastaneye kaldırıldı. Çağdaş Gazeteciler Derneği Akdeniz Şubesi yapılan saldırının Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) ilçe başkanı Talu Bilgili’nin gazetecileri hedef göstermesi sonucu olduğunu iddia eden bir bildiri yayınladı.

İlk iki saldırının ardından IPI diğer uluslararası basın özgürlüğü gruplarıyla beraber Cumhurbaşkanı Erdoğan’a açık mektup yazdı.

IPI ile görüşen Özyol, saldırının ardındaki muhtemel teşvik üzerine konuştu.

“10 gün önce başlayan bir tehdit sürecine dayanıyor aslında. MHP ilçe başkanı bir toplantıda kavga çıkarmıştı, benim de buna yönelik eleştirilerim olmuştu. Ardından telefon açarak “döveceğim seni” diyerek beni tehdit etti, konuşma ağır hakaretler içeriyordu. İş arkadaşlarım dikkat etmemi söyledi ancak sonuçta ben bir gazeteciyim. Benim dikkat etmem değil devletin bizlerin güvenliğini sağlaması gerekli. İşin buraya geleceğini düşünmemiştim. O gün gazeteden saat 6.30 gibi çıktım, köşede üç kişi bekliyordu. Önce biri omuz attı, sonra yumruklamaya ve tekmelemeye başladılar.”

Üç saldırganın olaydan sonra olay yeri yakınındaki MHP binasına gittiklerini belirten Özyol, “Olay yerinden dağılıp 300 metre ilerideki MHP Muratpaşa ilçe binasına gittiler. Bu kadar da fütursuzlar. Ve saldırganlardan birini tespit ettik; MHP İlçe Başkanının şoförüydü.”

Saldırı sonrası AKP milletvekillerinden de geçmiş olsun telefonları aldığını söyleyen Özyol, AKP’nin bu saldırılarla ilgisi olmadığı izlenimini vermeye çalıştığını belirtti. “Ancak sonuçta AKP ve MHP beraber bir iktidar koalisyonunun parçası. Bu saldırılar organize ve devletin göz ardı ettiği saldırılar.”

“Ben bu saldırı için umarım son olsun demiştim ama olmadı.”

Saldırılar sonraki haftaya şiddetlenerek devam etti. Üç gazeteciye daha düzenlenen saldırıların ilki 20 Mayıs’ta Ergin Çevik’e yönelikti. Antalya’da Güney Haberci haber sitesinin editörü olan Çevik, Antalya’nın Kundu ilçesindeki yolsuzluk iddialarını yazdıktan sonra hedef alındı. Saldırganların önce Çevik’in ofisine giderek yerini sordukları, ve “Kundu’dan selam getirdiler deyin, o anlar” dedikleri belirtiliyor. Daha sonra bir röportajında Çevik, kendisini restaurantta bulan grubun “Gazeteci Ergin sen misin?” diye sorduktan sonra dövmeye başladıklarını anlatıyor.

24 Mayıs’ta ise Adana’daki Egemen yerel gazetesi sahibi Hakan Denizli’ye silahlı saldırı düzenlendi. Bacağından yaralanan Denizli’ye saldırganlar evinin önünde silahla ateş etti. Yerel haber sitelerine göre, Denizli daha önce de bir kaç benzer tehdit ve saldırıların hedefi olmuştu.

En son saldırı 25 Mayıs’ta Ankara’da gerçekleşti. Oda TV yazarı ve yorumcu Sabahattin Önkibar’ın evine giderken iki araç tarafından yolu kesildi ve darp edildi.

Saldırı öncesi Önkibar’ın bir TV programında İstanbul’da yenilenecek belediye seçimleri için AKP-MHP koalisyonunun kazanmak adına herşeyi yapabileceklerini söyleyerek eleştirdiği biliniyor. Önkibar, ayrıca aldığı bir bilgiye göre koalisyonun seçimlerde CHP belediye başkan adayı Ekrem İmamoğlu’na karşı sahte belge üretme hazırlığında olduğu iddiasını da gündeme getirdi.

Olay sonrası göz altına alınan dört şüpheli 27 Mayıs’ta serbest bırakıldı. Ardından 28 Mayıs’ta MHP’den Önkibar hakkında suç duyurusunda bulunulduğu haberi geldi. MHP’nin suç duyurusunu, Önkibar’ın yazı ve konuşmalarında sürekli olarak MHP lideri Devlet Bahçeli’ye yönelik hakaret içeren ifadeler kullandığı gerekçesiyle açacağı belirtildi.

Önkibar IPI’a verdiği röportajda iki sene önce Bahçeli hakkındaki yazdığı bir kitabın tanıtımında benzer bir saldırıya uğradını anlattı.  “Tweet atanlar hapiste, ana muhalefet lideri ile gazetecilere saldıranlar dışarıda. Yani yargının onlara dokunmadığı gibi bir kanaat var,” diye konuştu ve ekledi: “Maalesef bu saldırılar siyasi ortamdan besleniyor. Toplum çok gergin ve siyasi bölünmeler yaşıyor.”

Önkibar aynı zamanda Bahçeli’nin daha önce gazeteye ilan vererek onlarca gazetecinin yer aldığı bir ‘kara liste’ yayınladığını hatırlattı. MHP liderinin bu gibi hedef göstermeleri daha önce de yaptığının altını çizdi: “Verdiği o ilanda  hedef gösterilenlerden bir tanesi de benim.”

IPI, Bahçeli’nin listesini önde gelen Avrupa Parlementosu temsilcileri ile birlikte yazılan bir mektupta kınamış, Erdoğan’ı gazetecilerin güvenliğini sağlamaya çağırmıştı.

Art arda gelen saldırılar, ülkedeki gazetecilerin güvenliği ve ifade özgürlüğünün açısından büyük endişe uyandırıyor. Bu tehdit ve korku iklimini, 23 Haziran’da İstanbul’da yapılacak seçime giden süreçte kullanılan politik dil de tetikliyor.

İdris Özyol saldırıların bir “paket program” halinde geldiğini belirtti.

“Bu saldırıların planlı olduğunu ve yol açıldığını düşünüyorum. Cesaretlendirilmiş hatta belki de siyasi liderler tarafından yetkilendirilmiş saldırılar. Herkesin kendi lokasyonunda tehlike ve muhalif olarak gördüğü, sözünü sakınmayan gazeteciye saldırılması yönünde işaret verildiğini düşünüyorum.”

Özyol, “Bu saldırılar cezasız kaldıkça, korkarım ki toplumu ürkütmek ve sindirmek için saldırıların devamı gelecektir,” diye de ekledi.

IPI Savunu Koordinatörü Ravi R. Prasad, “Gazetecilere yönelik saldırılar Türkiye’de muhalif sesleri düşmanlaştırmayı hedefleyen siyasi söylemin bir yansıması, ve bu durum bizleri büyük endişe içine sokuyor,” dedi ve ekledi: “İstanbul seçimleri öncesi basını korkutma ve sindirme çabalarının artışı, halkı bilgilendirmeyi amaçlayan gazetecileri susturmaya çalıştıklarının açık bir göstergesi.”

Prasad, “gazetecilerin korkmadan ve bağımsız haber yapabilmeleri için güvenli bir ortamın sağlanması gerektiğini” söyledi.