Read this article in English

Viyana merkezli Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI), Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın şu anda demir parmaklıklar arkasında bulunan yaklaşık 150 gazetecinin gazetecilik faaliyetlerinden değil “terörist, katil ya da uyuşturucu satıcısı olduğu için” hapiste olduğuna dair ifadelerini “absürt ve utanç verici” bulduğunu bildirdi.

Bozdağ, bu açıklamayı pazartesi gecesi, Cumhurbaşkanı’na çok geniş iktidar sağlayacak anayasa değişikliklerinin tartışıldığı sırada muhalif milletvekillerinin süregelen gazeteci gözaltılarına dair soruları karşısında yapmıştı.

IPI Basın Özgürlüğü ve İletişim Direktörü Steven M. Ellis, “Aralarında IPI Yönetim Kurulu Üyesi Kadir Gürsel ve Cumhuriyet’teki meslektaşlarının da yer aldığı gazetecilerin, aylardır mesnetsiz suçlamalar karşısında kendilerini savunma imkânı olmadan parmaklıklar arkasında tutulmalarını, temelsiz bir şekilde suçlanmalarını kategorik olarak reddediyoruz” dedi.

“Davalar ilerledikçe ortaya çıktı ki gazeteciler yetkililerin gizli kalmasını istedikleri bilgiyi ortaya çıkarma cüretini gösterdikleri için hapse atılıp çürümeye terk edildiler. Adalet Bakanı’nın ölçüyü aşan ve saldırgan ifadeleri gülünç olabilir, ama aslında hem bu gazetecilere ve ailelerine hem de demokrasiye büyük zarar veren, süregelen korkunç bir adaletsizliği haklı çıkarmaya çalışıyor.”

Bir muhalif milletvekilinin sorusuna Bozdağ, “Türkiye cezaevlerinde salt gazetecilik yaptığı için tutuklu hiçbir kimse yoktur” cevabını verdi. Bu iddia, on yıl içinde neredeyse 100 gazeteciyi hapsedip serbest bırakan ve Temmuz 2016’daki darbe girişiminin ardından gelen olağanüstü hal uygulamasındaki geniş tasfiye sırasında tekrar hapseden AKP hükümetinin sloganı gibi iş görüyor.

IPI dâhil bunu eleştirenler; yüzbinlerce insanı işinden eden ve yargı süreci olmadan tutuklayan bu tasfiyenin darbe girişimiyle gerçekten ilgisi olanları aştığı görüşünde. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bu darbe girişimini “Allah’ın bir lütfu” olarak tanımlamasını kaydederek; onu olağanüstü hal uygulamasını alaycı bir şekilde muhalifleri susturmak, hesaplaşmak ve kendisi için daha büyük bir güç toplamak için kullanmakla suçluyorlar.

Cumhuriyet’in gazetecilerine karşı dava önemli bir örnek oluşturuyor. Gazete, Suriye’deki çatışma karşısında Türkiye’nin politikası ve Türkiye’nin güneydoğusunda militan Kürt ayrılıkçıların on yıllardır süren isyanını bastırmak için hükümetin çabalarına dair yaptığı haberlerle Erdoğan’ın sürekli olarak öfkesini çekmişti.

Yetkililer, Gürsel ve aralarında gazetenin genel yayın yönetmeni Murat Sabuncu’nun da bulunduğu Cumhuriyet çalışanlarının hükümet politikaları ile hareketlerini irdeleyip eleştirerek teröristlere yardım ettiğini ileri sürüyorlar.
Özellikle de Cumhuriyet haberlerinin militan Kürtler kadar darbe girişiminin arkasında olmakla suçlanan Fethullah Gülen’in yönettiği yasa dışı dini cemaatin taraftarlarına da yardım ettiğini söylüyorlar.

Gürsel, darbe girişiminden iki hafta sonra yazdığı ve ‘Erdoğan’ın buyurgan sigara karşıtı hamlesi’ni eleştirdiği yazısında, teröristleri desteklemek için “subliminal mesajlar” kullanmakla suçlanıyor.

O ve dokuz meslektaşı parmaklıklar ardında iki ay geçirdiler, on birinci Cumhuriyet gazetecisi, önemli muhabirlerden Ahmet Şık ise Aralık sonunda tutuklandı.

Yine de bütün bu iddialar fazla anlam ifade etmiyor. Cumhuriyet’in PKK ve Gülencileri eleştirmesi bir yana, Şık 2011’den 2012’ye dek bu hareketin etkisini eleştirdiği için hapsedilmişti ki bu iki grup birbirinden nefret ediyor.

Türkiye’de cezaevinde olan pek çok gazeteci gibi Cumhuriyet gazetecilerine de herhangi belirgin bir suçlama yöneltilmedi, duruşma için bir tarih belirlenmedi. Kafkaesk bir hukuk arafında sürünmeye terk edildiler.

Dün Twitter’a yazdığı bir görüşte Gürsel’in eşi Nazire Kalkan Gürsel, eşine ve diğerlerine yönelttiği suçlamalar için Bozdağ’ı eleştirdi. “Bozdağ ‘tutuklu gazeteci var ama hiçbiri gazetecilikten değil’ diyor” diye yazdı. “İnanılmaz. Zaten gazetecileri hapse atan ülkelerin hepsinde bu böyledir.”

Adalet Bakanı’nın iddialarının kabul edilmez olduğunu yazdıktan sonra Nazire Gürsel ekledi: “Yok efendim adam öldüren gazeteci varmış. Bana ne? Cumhuriyetçiler adam mı öldürdü? Bu nasıl laf?”