Sekiz yıl önce İstanbul’a taşındığımdan bu yana göç ve mültecilerle ilgili hikayeler üzerinde çalışıyorum. Bu süreçte haberlerimle ilgili hükümete yönelttiğim sorular sürekli olarak göz ardı edilip yanıtsız bırakıldı.
Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) her yıl basın vizelerimizi ve çalışma izinlerimizi işleme koyuyor, biz yabancı muhabirlere haber yapma özgürlüğü ve izni veriyor. Haberlerimiz için araştırma yapma imkanımız buralı meslektaşlarımıza göre daha fazla, ancak resmi yetkililerden görüş almak çıkmaz bir labirentte kovalamaca oynamaya benziyor.
AKP, Batılı basın mensupları olarak hükümete karşı taraflı olduğumuz iddiasıyla bizden pek de hoşlanmadığını saklamıyor. Ancak aramalarımıza kimse cevap vermediği sürece -ki sessizlik duvarıyla karşı karşıya kalan tek yabancı basın çalışanı ben değilim- hükümetin görüşünü aktarmamız nasıl mümkün olabilir? Her bir haber için hükümete ve ilgili bakanlıklara ulaşıp görüşlerini almaya çalışıyorum. İlgili konudan sorumlu sözcüleri arayıp buluyorum ama üstlerinin tepkisinden korktukları için kimse konuşmamızın kayıt altına geçmesini istemiyor.
Haberlerimizde denge istiyorsa iktidarın yerli ve yabancı basının yorum ve cevap alabileceği organize bir sistem kurması gerekiyor. Aksi takdirde, yaptığımız haberler için ulaştığımız makamlar tarafından yanıtsız bırakılmaya ve sonrasında da haberlerimizin taraflı olduğu iddiasıyla suçlanmaya devam ederiz.
2015 yılında buraya taşındığımdan beri hükümet yetkilileri ve bakanlıklardan bilgi alma taleplerime gelen yanıtlar giderek azalıyor.
Mülteciler, Türkiye’nin (Göç İdaresi Başkanlığı) 2018 yılında sığınma başvurularını ve mülteci kayıt işlemlerini BM’den devralmasından bu yana hesap sorma imkanlarının ortadan kalktığını, 2018’den önce mülteci kayıt işlemleri sürecinde BM’nin daha organize işlediğini ve daha az düşmanca tavra maruz kaldıklarını söylüyorlar.
Mülteciler ve göçmenler, idari gözetim sırasında insan hakları ihlalleri yaşandığını, üçüncü ülkelere sığınma başvurusu yapma sürecinde Türk göç yetkilileri tarafından ayrımcılığa uğradıklarını ve bireysel başvurularına ilişkin sürecin yeterince şeffaf olmadığını belirtiyorlar. Afgan göçmenler bana sığınma formu imzaladıklarını zannederken gönüllü sınır dışı formu imzalamaya zorlandıklarını anlattılar.
Yine pek çok İranlı, Türkiye Eylül 2018’de üçüncü ülkelere sığınma başvurularını yönetme görevini üstlenmeden önce başvurularının BM tarafından onaylandığını söyledi. Bu İranlılar, sığınma sürecinin bir sonraki aşaması olan üçüncü ülkeye yerleştirme kararını bekliyorlardı. Ancak İranlılar göçten sorumlu Türk yetkililerin BM onaylarını bozduğunu ve başvurularının yeniden değerlendirilmesinde ısrar ederek mülteciler için süreci uzattıklarını paylaşıyor.
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) ile iletişime geçmemden birkaç ay sonra sözcüleri Selin Ünal, üzerinde çalıştığım bir podcast için bana röportaj verdi. Ünal bana, reddedilen herhangi bir bireysel vakaya dair bilgisi olmadığını ve BM’nin, üçüncü ülkeye yerleştirmeye uygun en hassas vakalar konusunda karar vermek için Türkiye’nin göç birimiyle (Göç İdaresi Başkanlığı) ortak çalıştığını söyledi. Ünal, Batı’nın Türkiye’de bazen yıllarca kalan 4 milyona yakın mülteciden daha fazlasını kendi ülkelerine yerleştirmesi gerektiğini söyledi.
Türkiye’nin dünyada en fazla mülteciye ev sahipliği yaptığı tartışılmaz bir gerçek, ancak halkın misafirperverliği artık nefrete ve yabancı düşmanlığına dönüşmüş durumda. Ülkedeki artan enflasyon ve ekonomik kriz, önyargıların daha da artmasına yol açarak mültecileri günah keçisine dönüştürdü.
Suriyeli, Afgan ve İranlı toplulukların tümü gönüllü olmayan sınır dışı edilmelerden şikayetçi. Altı yaşındaki oğlu ve kocasının gözü önünde evinden sürüklenerek alınan aktivist Şilan Mirza da geri gönderme merkezlerindeki İranlılardan biri. Mirza’nın sığınma başvurusu 2018’den önce BM tarafından onaylanmış, ancak Mirza 24 Ekim’de Türk polisi tarafından gözaltına alınıp bir geri gönderme merkezine gönderilmiş. Uluslararası hukuka göre, kayıtlı mültecilerin, ev sahibi ülkenin yasalarını ihlal etmedikleri sürece sınır dışı edilmeleri yasa dışı kabul ediliyor. Mirza, Instagram hesabında yayınladığı videoda, kendisine herhangi bir suçlama yöneltilip yöneltilmediği konusunda bilgilendirilmediğini söylüyor.
İran’daki rejim karşıtı Kadın, Yaşam, Özgürlük hareketinin bir parçası olan Mirzaee, kadın hakları savunucusu olduğu için mi tutuklandı? Hükümet sığınma prosedürünün gizliliği nedeniyle bireysel vakalar hakkında yorum yapamıyor, ancak idari gözetim altında ve devlet dairelerinde mültecilerin maruz kaldığı insan hakları ihlalleriyle ilgili soruları yanıtlaması gerekiyor. Yoksa mültecilerin anlattığı bu hikayelerde eksik kalan bir bakış açısı mı var? Varsa duymayı çok isterim. Peki bunun için e-postalarıma ya da aramalarıma hükümetten kim cevap verecek?
Fariba Nawa, İstanbul’da yaşayan bir serbest gazeteci ve On Spec Podcast’in sunucusu. Haberlerinde sıklıkla Türkiye ve göçle ilgili konuları ele alıyor. Nawa’nın haberleri New Yorker, Financial Times, Sunday Times, New York Review of Books and Time gibi çok sayıda yayın organında yer aldı.