IPI Özgür Sohbetler: Türkiye podcast serisinin 33. bölümü yayında!

Bu bölümde gazeteci Cansu Çamlıbel, meslektaşı Nedim Türfent ile Türkiye’nin içinde bulunduğu baskı döneminde iktidarın özellikle Kürt gazetecilerine karşı hak ihlallerini konuştu.

Aynı zamanda bu platformlarda:

 

2016’da Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılan Dicle Haber Ajansı’nda (DİHA) ingilizce haber editörlüğü ve muhabirlik ile gazeteciliğe başlayan Nedim Türfent, 2015’te Van’da özel harekât polislerinin Kürt ve Türk işçilerden oluşan bir gruba kötü muamelesini haberleştirdikten bir süre sonra, 12 Mayıs 2016 tarihinde gözaltına alındı. Türfent, haberi yayımlandıktan kısa bir süre sonra emniyet mensuplarından ölüm tehditleri almaya başlamış ve çevrimiçi bir taciz operasyonunun hedefi haline gelmişti. Gözaltına alındıktan sonra “terör örgütü üyeliği” ile suçlandı ve iki yıl boyunca korkunç şartlar altında tecrit edildi. 2017’de sekiz yıl dokuz ay hapis cezası verilen Türfent, 6,5 yıl cezaevinde geçirdikten sonra 29 Kasım 2022’de tahliye oldu.

Çamlıbel’in “Terör örgütü üyeliği suçlamasının sıklıkla devletin kamuoyuna yansımasını istemediği haberlere getiriliyor olması neden bu kadar yaygın bir durum?” sorusuna Türfent, “Güvenlik endeksli politikaların uygulamaya konulduğu süreçlerde, [yaşadığımız] bölgeden aykırı bir sesin çıkması istenmiyor” şeklinde cevap vererek şu sözlerle devam etti: “Bir Kürt gazetecinin veya bölgede çalışan herhangi bir gazetecinin Kürt sorunu hakkında haber yapması istenmiyor. Haber yapıldığı zaman ise hemen terörle iltisaklı soruşturmalar başlatılıyor. Bu soruşturmalar üzerinden hem bölgede çalışan hem de ülkemizin tamamında yaşayan gazetecilere bir gözdağı verilmiş oluyor”.

Türkiye’de basın mensuplarının ve özellikle Kürt gazetecilerin maruz kaldığı sistematik baskılara karşı dayanışmanın gücünden bahseden Türfent, “Etnik kimliği veya çalıştığı kurum ne olursa olsun bir gazeteci baskıya uğradığı zaman onunla yan yana durabilmeyi öğrenmeliyiz,” dedi.

Sohbette değinilen konu başlıklarından bazıları şöyle:

  • Nedim Türfent’in yaptığı haber ve hakkında yargılama sürecinin detayları
  • 90’lı yıllardan beri Kürt gazetecilere yönelik süren baskılar
  • “Terör örgütü üyeliği” suçlamasının gazeteciliği bastırmak için kullanılması
  • Hak odaklı haberciliğin taşıdığı kritik önem
  • Basın özgürlüğü ihlallerine karşı yürütülen mücadelede kapsamlı dayanışmanın rolü

Bölümden öne çıkanlar:

  • “Hak ihlallerini haberleştiren gazeteciler susturulduğu zaman hak ihlallerinde bulunan kişilerin eli güçleniyor çünkü onları bir cezasızlık zırhı koruyor … Mevcut terörle mücadele kanunu pratiğe geçirilse, Yargıtay içtihatları bütün yönleriyle uygulamaya konulsa, anayasa ve yasalar bize özgür bir gazetecilik yapmak için yeterince imkân ve fırsat tanıyor.”
  • “Eğer ben ve biz bugün dirençliysek ve geleceğe yönelik umutluysak, bu bizden daha büyük bedeller ödeyen insanların sayesindedir. Gücümüzü dayanışmamızdan, birbirimize olan yakınlığımızdan, omuz omuza durabilmemizden alıyoruz. Yoksa kimse tek başına güçlü değil, kimse tek başına bir şey de değiştiremez. Eğer bugün biz gazetecilikte ısrar ediyorsak, buradaki amaç ülkemize güzel günler getirme kaygısıdır.”
  • “Yaşadığımız her şeye rağmen biz ülkemizi günler günlere kavuşturabiliriz. Bunun için biz gazetecilere özel bir görev düşüyor elbette. Biz kalemimizi, kameramızı elimizdeki bütün argümanlarla toplumun dertlerinim görünür kılmak zorundayız, ki biz iktidarları veya kötücül hareketlerde bulunmak isteyenleri bundan alıkoyalım.”

Geçmiş bölümlere buradan ulaşabilirsiniz.