İlk defa demokrasinin ne olduğunu anladığımı hissettiğimde Türkiye’nin farklı şehirlerinden ortak bir amaç için bir araya gelen gençlerin olduğu bir eğitimdeydim. Farklı şehirlerden ve arka planlardan, insan hakları eğitmeni olmak için bir araya gelen genç üniversite öğrencilerinin katılımıyla gerçekleşen bu eğitimin oldukça demokratik olduğunu düşünmüştüm. Yıllar önce katılmış olduğum bu eğitim benim demokrasi anlayışımı şekillendirmede önemli bir yer edindi. Şimdi ise çözüm odaklı gazetecilikle ilgili olarak benzer şeyleri düşünüyorum. Çözümleri ve yapıcı yaklaşımları göz ardı etmeden herhangi bir probleme yönelik gerçekçi bir bağlam oluşturan çözüm odaklı habercilik, gazeteciliğin demokrasideki yerini görebilmemi sağlamaya devam ediyor.

Bu eğitimde ‘yapıcı geri bildirim’ olarak adlandırılan kelimeyi ilk kez duyduğumu da eklemeliyim. İnsan hakları eğitimlerinin kolaylaştırıcılığını yapacağımız sırada birbirimize vereceğimiz geri bildirim, kullanışlı ve işe yarar olmalıydı. Aynı şekilde, ‘yapıcı gazetecilik’ de herhangi bir soruna yaklaşmanın pratik bir yolunu sunmayı amaçlıyor ve dünyanın farklı köşelerindeki bazı insanların haberimizdeki sorunların benzerlerini kendi toplumlarında nasıl ele aldıklarına dair örnekler sunuyor. Bu nedenle, yapıcı gazeteciliğin sorunların mağduru değil çözümlerin yaratıcısı olabileceğimizi bize hatırlatabileceğini düşünüyorum.

Yazdığım bir çözüm haberinin ardından gazeteci olarak problemlere yaklaşma şeklimin değiştiğini fark ettim. Türkiye’deki geri dönüşüm problemini bir belediyenin projesi üzerinden ele aldığım haber sonrasında farkına vardığım şeylerden biri, görüştüğüm kaynaklara daha pratik sorular sorabileceğimi fark etmek oldu. Editörüm, projeyi hayata geçiren belediye çalışanlarıyla ve projeden yararlanan vatandaşlarla yaptığım görüşmelerin ardından, bu iki farklı kaynağın görüşlerini haberde birleştirmem gerektiğini belirtti. Böylece projede neyin işleyip neyin işlemediğini görebileceğimizi işaret etti.

Yaptığım görüşmelerde, bir vatandaştan projeye dair bir konuda şikâyet almıştım. Her iki tarafla görüşmelerimi tamamladıktan sonra, bu şikâyeti yeniden gündeme getirip belediyenin bu konudaki görüşünü almak konusunda tereddüt etmiştim. Ancak editörüm, projenin yürütücüsünün görüşünü eklemem konusunda ısrarcıydı. Benim için zor da olsa, bu şikayeti tekrar gündeme getirerek belediyenin görüşünü sormaya karar verdim. Yaptığım bu geri dönüş hem kendimi güçlü hissettirdi hem de projenin işleyişini daha kapsamlı bir şekilde ele almamı mümkün kıldı.

Peki çözüm gazeteciliği ve yapıcı gazetecilik nedir?

Mersin Üniversitesi İletişim Fakültesi Araştırma Görevlisi Dr. Emrah Budak, yapıcı gazeteciliğin çözüm odaklı gazetecilikten daha geniş bir anlayış geliştirdiğini belirtiyor. Budak, bu yaklaşımın sadece dünyadaki olumsuz gelişmelerin haber değeri taşıdığı düşüncesini eleştirmekle kalmayıp, aynı zamanda haberlerin yaşamdaki olumlu gelişmelere de dikkat çekmesi gerektiğini vurguluyor. Budak’a göre yapıcı gazetecilik olumsuzluklar içeren bir habere odaklanırken bile olayın olumlu yönünü vurgulayarak okuyucuya iletmek amacındayken, çözüm gazeteciliği ise daha sınırlı bir alanda sorunlara çözüm bulan projelere odaklanır. Bu yaklaşım, sorunların nedenlerine ışık tutarak çözüm önerileri ve sonuçları hakkında içgörü sağlamayı amaçlar.

“İki siyasetçinin bir sorun üzerine sürekli tartıştığını düşünelim. Haberde bu sorunun çözümü için öneriler ve bir tartışma ortamı oluşturulması hem çözüm gazeteciliği hem de yapıcı gazetecilik olarak kategorize edilebilir. Ancak iki siyasetçinin birbirini eleştirdiği, karşıt olduğu noktalardan ziyade hemfikir oldukları, bir araya gelebilecekleri ortak noktaları vurgulayan bir haber ise yalnızca yapıcı bir haberdir.”

Gazeteciler okuyucularına ve izleyicilerine ‘gerçeğin elde edilebilir en iyi versiyonunu’ nasıl sunabilir?

Yapıcı Enstütü’nün kurucusu gazeteci Ulrik Haagerup, dünyanın haberler yoluyla tasvir edilmesinde gazetecilerin rolüne dikkat çekiyor. Gazetecilerin demokrasilerdeki güven sorunun bir parçası olduklarını anlamaları gerektiğine dikkat çeken Haagerup, buna karşılık olarak gazetecilerin demokrasi krizlerindeki sorunların çözümünde rol alabileceklerine de işaret ediyor. Bunun için Haagerup’un formülü ise gazetecilerin geleceği işaret eden ‘Peki şimdi ne olacak ve nasıl?’ sorularını sormaları.

“Geleneksel medyanın dünyayı tasvir ediş şeklinin bazı sonuçları bulunuyor. Bunlardan birisi haberden kaçınma davranışı ve bir diğeri ise kutuplaşmaya ve popülizme katkı sunması. Sürekli olarak dünyada nelerin yanlış gittiğine odaklanırsak ve her şeyi ya hep ya hiç anlayışı içinde yorumlarsak dünyadaki popülistler gibi davranmaya başlarız. İşte yapıcı gazetecilik tam olarak bu sorunu çözmeye çalışıyor.”

Bir toplumun daha iyiye gitmesi için insanların ‘gerçeğin elde edilebilecek en iyi versiyonunu bulabilecekleri güvendikleri bir yer olması gerektiğini belirten Haagerup, gazeteciliğin satılması gereken bir ürüne dönüştüğünde haberin gerçekliğin dürüst bir resmini okuyucusuna ve izleyicisine veremeyeceğinin altını çiziyor. Haagerup, bir ürüne dönüşen haberde ise tıklanmanın ya da beğenilmenin arttırılması için gerçekliğin oldukça ekstrem ve dramatik şekillerde resmedildiğini vurguluyor.

“Biz gazeteciler her şeyi siyah ya da beyaz bir şekilde resmetmek için eğitildik fakat gerçeklik bundan çok daha karmaşık. Bu nedenle gazeteciler olarak kendimize nasıl ayrıntıları ve arada kalan renkleri aktarabileceğimizi sormamız gerekiyor.”

Türkiye medyasında çözüm odaklı habercilik mümkün mü?

Budak, Türkiye’nin medya ortamında yapıcı ya da çözüm gazeteciliğinin uygulanmasının önündeki zorluklara da değinerek mevcut siyasi ortamın medyayı iki taraftan birinde ‘yandaş’ ya da ‘muhalif’ bir tarafta yer almaya zorladığından bahsediyor. Budak, kutuplu basın ikliminde bu iki farklı ucun medyanın kamu yararı gözeten yaklaşımını engellediğini belirtiyor.

Öte yandan ise Budak, yalnızca problemlerin gündeme getirildiği haberlere maruz kalan insanların umutsuzluğa düştüğünü dile getiriyor.

“ABD ve Avrupa’da yapılan araştırmalar yapıcı haberlerin harekete geçme konusunda okuyuculara ilham olduğunu ortaya koyuyor. Türkiye’nin siyasi gündemi ve kriz süreçleri bu ülkelerden oldukça farklı, ülkemizde olumsuz haberlere ve siyasi gündeme daha fazla maruz kalıyoruz. Siyasetin kutuplaşmış yapısını medyada daha fazla hissediyoruz. Aslında tam da bu nedenle haberde, yapıcı bir yaklaşıma bu ülkelerden daha çok ihtiyacımız var.”

Çözüm haberciliğinin Türk okuyucular için Türkçe dilinde yapılmış çok örnekleri olmasa da uluslararası mecralar Türkiye’den çözüm haberlerine yayınlarında yer verebiliyor. Transitions’da bu platformlardan bir tanesi. Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinden ve Türkiye’den çözüm haberlerine yer veren platform, çözüm gazeteciliğini yayınlarının büyük bir kısmında merkezine alıyor.

Platformun direktörü ve kurucularından biri olan Jeremy Druker, baskı altındaki ülkelerde çözüm haberciliği yapabilme imkanının ülkedeki baskı düzeyine bağlı olduğunu dile getiriyor. “Şu an bakacak olduğumuzda muhtemelen Rusya gibi bir ülkede çözüm haberciliği yapabilmek mümkün olmazdı. Çünkü sosyal konulara dokunan ve sivil bir girişimi merkezine alan herhangi bir haber hükümet eleştirisi olarak algılanabilir. Diğer taraftan ise Macaristan gibi hükümetin öyle ya da böyle medyayı kontrol ettiği bir ülkede hala ana akım kadar popüler olmasa da bağımsız yayın yapabilen platformlar bulunuyor.”

Çözüm odaklı habercilik yapabilmenin, bu haberlerin nasıl yazıldığı ve haberdeki dilin nasıl kullanıldığıyla ilgili olduğunun altını çizen Druker, çözümleri nötr bir taraftan okuyucularla paylaşmanın önemine vurgu yapıyor. “Örneğin, bir sivil toplum kuruluşunun evsiz insanlara yönelik bir projesini ‘Hükümetin yardım edemediği evsizlere bu STK yardım ediyor’ gibi agresif bir tonda anlatırsak bu haberin yetkilileri kızdırmaması elde değil. Bu nedenle çözüm haberleri yaparken ‘bu gelmiş geçmiş en iyi çözüm’ demiyoruz. Bizler gazeteciler olarak çözümün çalışan yönlerini ve sonuçları gösteriyoruz. İyi bir çözüm haberi verileri ve kanıtları göz önünde bulundurarak çözümün gerçekten işe yaradığından emin olur.”

İki farklı medya kutbu, iki farklı ülke tasviri, iki farklı gerçeklik!

Akademik çalışmalarında sosyal medyada haber tüketimi ve dezenformasyon konularına odaklanan medya antropoloğu Doç. Dr. Suncem Koçer son yıllarda haberden kaçınmanın yükseldiğine ve buna paralel olarak medyaya olan güvenin azaldığına işaret ediyor. “Türkiye’de en az güvenilen kurumlardan biri haber medyası, yani aslında medya tüketicileri hem haberden yoruluyor (news fatigue) hem de haberin yurttaşlık kültürüne bir katkısı olmadığına kanaat getiriyor. Haber tüketicileri seçim süreçlerinde haber medyasının kamuoyunu bilinçli kararlar (informed decisions) vermek yönünde bilgilendirdiğine artık inanmıyor.”

Yurttaşların bilgiyi doğrulama ihtiyacı duyduklarını fakat doğru bilgiyi de bulamayacaklarına dair bir inanç taşıdıklarını dile getiren Koçer, bu yılgınlık ve güvensizliği çözüm odaklı gazeteciliğin görünür olması ve gazetecilik pratiğinde kendine yer bulmasıyla kırılabileceğini açıklıyor. Koçer’e göre, gazeteciler en yıkıcı olayların içinde bile direnci, dayanıklılığı ve yılmazlığı görebildiklerinde daha yapıcı haberler üretebilirler.

Bir yandan yapıcı gazeteciliğin Türkiye’de uygulanabilirliği konusunda engeller bulunurken öte yandan bu türdeki bir gazeteciliğe de ihtiyaç duyulduğunu söyleyen Koçer, medyadaki kutuplaşmanın çözüm gazeteciliğini ‘hem çok gerekli hem de çok imkânsız’ kıldığını aktarıyor. “Haber tüketimindeki ayrışma, kutuplaşmanın bir etkisi. Siyasi kutupların iki farklı tarafında yer alan insanlar farklı haber mecralarını tüketiyor. Diğer taraftansa bu iki farklı medya kutbunun kesişim noktası bulunmuyor.”

İki ayrı tarafta bulunan bu iki farklı dünya tasviri ne kadar ekstrem olursa gerçeklikle bağları o kadar kopuyor. Bu durum bana distopya ve ütopyayı anımsatıyor. Genellikle her şeyin bir felaket olduğunu yani nerdeyse bir distopyanın içinde yaşıyor olduğumuzu düşündüğümüzde ya da bir diğer uçta, her şeyin mükemmel gittiğini, neredeyse bir ütopyanın içinde yaşıyor olduğumuzu düşündüğümüzde ise muhtemel gerçeklik bu iki ucun ortasında kalıyor. Çünkü aslında felaket tasviri kaygılarımızın gerçekliği ele geçirmesi iken kusursuzluk tasviri derinlerde kaçındığımız, görmek istemediğimiz sorunların ve bastırılmış çatışmaların yarattığı ‘her şey yolunda’ yanılsaması.

Tam da bu noktada ben yapıcı gazeteciliği özellikle denge sağlayıcı bir unsur ve bizi gerçekliğe yaklaştırabilecek bir yöntem olarak görüyorum. Çözüme odaklanarak bir sorunun içindeki yapıcı tarafa vurgu yaparken o yapıcı yönün kaçırdığı, boşlukta kalan, geliştirilmesi gereken yönleri de ortaya koyabiliriz.

“Peki şimdi ne olacak ve nasıl?”

Yazar Stephen B. Karpman’nın drama üçgeni hayatımızın farklı dönemlerinde nasıl farklı rollere büründüğümüzü bize gösteriyor. Sadece korkudan beslenen haberler tükettiğimizde farkında bile olmadan mağdur rolünü oynuyor olabiliriz ve bu yetersizlik hissi normalimiz haline gelebilir. Mağduru oynadığımız bu gerçeklikte kendimizi yetersiz ve adeta hareketsiz bir halde bulabiliriz. Öte yandan drama üçgenine yanıt olarak yapılmış kazananların üçgeni ise problemler karşısında gerektiğince vakit harcayarak gücümüzü nasıl yeniden bulabileceğimizi ve böylece mağdur rolünden yaratıcı rolüne nasıl geçiş yapabileceğimizi bize gösteriyor.

Son olarak sizlere ilham olması için Dünya’nın farklı yerlerinden çözüm ve yapıcı gazetecilik yapan haber platformları ve enstitüleri paylaşmak istiyorum.

Rubryka: Ukrayna’da çözüm odaklı habercilik yapan haber platformu.

Transitions: Doğu ve Orta Avrupa’dan çözüm haberlerini merkezine alan haber platformu.

Bonn Enstitüsü (Bonn Institute): Almanya merkezli bu enstitünün yapıcı gazetecilik konusunda benim de uzun süredir takip ettiğim aylık e-bültenleri bulunuyor.

Yapıcı Enstitü (The Constructive Institute): Danimarka merkezli bu enstitünün web sayfasında farklı İskandinav ülkelerinden çeşitli haber odalarının yapıcı gazeteciliği nasıl uyguladıklarını ve yapıcı gazeteciliğe geçiş süreçlerini anlatan içerikleri bulunuyor.